2 Kasım 2012 Cuma

Gereği düşünüldü...

Eveeet; sevgili blog sayfamın benim bilgim ve isteğim dışında yayından kaldırılmış olduğunu düşünerek keyifle ellerini ovuşturanlar adına üzgünüm diyerek başlayayım:) Zira hiç öyle bir durum yok, plânladığım sayfa değişikliklerini yapmak için bir süreliğine bizzat ben yayından kaldırdım, hani vitrininde ''tadilât sebebiyle bir süre kapalıyız'' yazan dükkânlar olur ya, onun gibi yani. Bu yeniden yapılanma işi çok da basit sayılmaz, epey uğraş ve zaman gerektiriyor. Henüz tam istediğim gibi olmadı ama, çalışmalarım devam ediyor. Blogu takip edenlerden gelen ''?''  ve '':('' işaretli mesajlar o kadar çoktu ki; hazırlık/prova aşamasında yayında tutmayı düşünmüyor olmama rağmen tekrar yayına almayı uygun buldum, yakın ilgileri için değerli ve ''hakiki'' okurlara teşekkür ederim:) Bu arada bir ek bilgi; sayfa yöneticisinin kendi tasarrufuyla değil de, herhangi bir mahkeme kararına bağlı olarak erişimi engellenen internet sayfalarında gerekçeli mahkeme kararı yayınlanır, sayfayı tıkladığınızda resmî yazıyla karşılaşırsınız. Sayfam ne hacker saldırısına uğradı, ne de benim dışımda bir kararla erişim engellendi, söylediğim gibi bakım-onarım ve kılık değişikliği yapmak için ben kendim yayından kaldırdım...

Son birkaç gündür çok yoğun bir çalışma içindeyim öte yandan, İzmir Adliyesi bünyesinde yeni kurulan ve ilk davasına bakan 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görevliyim. Sabahın sekizbuçuğundan akşamın en erken ondokuzuna kadar (!) Bayraklı semtindeki  İzmir Adliyesi'nde görev yapmaktayım. Diğer görevli arkadaşım (polisiye tabirle ''ortağım'') değerli Hakan Urgancı'yla beraber çok zor ve yorucu bir işin üstesinden gelmeye çalışıyoruz günlerdir. Resmî ve yeminli görevli olduğumuzdan dava hakkında bilgi vermemiz yasak ancak; basında yer alan ilgili haber linkini verebilir ve tam 284 sayfalık, ansiklopedi kalınlığındaki savcılık iddianamesini sanıkların yüzüne karşı, mahkemede okumakla vazifeli olduğumuzu söyleyebilirim! Bunun ne kadar zor+sarsıcı bir deneyim olduğunu ve gözlemlerimi davanın hukukî süreci tamamlanıp hüküm verildiğinde ve bu sonuç kamuoyu bilgisine sunulduğunda paylaşacağım, şimdi birşey söyleyemem, yemin ettim çünkü. İddianamenin okunması işine başlayalı üç gün olmasına rağmen, henüz tamamlanmadığını da ekleyebilirim tabii, asıl yargılama süreci bu uzun suçla yüzleştirme vaziyeti bittikten sonra başlayacak. Hakan'da da, bende de ses-nefes kalmadı, dönüşümlü şekilde okumamıza rağmen fecî yorucu, içeriği nedeniyle son derece zorlayıcı (bütün teknik ve fizikî takip detaylarını, telefon ve kamera kayıtlarında geçen her konuşmayı, SMS mesaj içeriklerini, bilgisayar kayıtlarını, çok ağır küfürleri ve tehdit ifadelerini, kısaca işlenen suçlara delil sayılan her ne varsa hepsini olduğu gibi, tek tek tespit numaralarıyla beraber ve genellikle yüzümüz kıpkırmızı şekilde, utançtan terleyerek de olsa mahkeme huzurunda okuyoruz, bu kanunen gerekli zira) ve zaman alan bir iş bu! Psikolojimizi de çok tuhaf şekilde etkiledi elbette, duruşma harici zamanlarda dut yemiş bülbül gibi hemen hiç konuşmuyoruz birbirimizle, o kadar küfür-kıyameti, ağır tehditleri falan milletin önünde takır takır okuyunca garip bir suskunluk çöküyor insanın üzerine, sanki bütün bunları biz yapmışız, biz söylemişiz gibi geliyor, gene de; ne kadar zor olursa olsun çok önemli ve benzersiz bir deneyim, meslek hayatımızın en farklı çalışmalarından biri kesinlikle. Kendimizi artık adalet sisteminin birer çalışanı olarak görüyoruz, böyle ''özel yetkili'', dolayısıyla çalışma süresi normal mesai saatlerine bağlı olmayan, tutuklu/tutuksuz yargılanan sanıklar, onların 1.derece yakınları, avukatları ve resmî görevliler dışında kimsenin duruşmaları izleyemediği, güvenlik önlemlerinin had safhada tutulduğu, dolayısıyla basına da tamamen kapalı bir mahkeme ortamına alışmak çok kolay değil belki ama sabahtan akşama günlerinizi geçirdiğiniz yere mecburen alışıyorsunuz, bütün kuralları, en ufak detayları bile öğreniyor hâttâ kısa sürede bilmeyenlere yardımcı olabilecek seviyeye geliyorsunuz. Adliye yetkilileri de çok yakın alâka gösteriyorlar bize, savcısından hakimine, mübaşirinden kâtibine, çevik kuvvet elemanlarından cezaevi jandarmasına kadar herkesten büyük destek görüyoruz, acemîliğimizden kaynaklanan bazı hususları düzeltmemizi sağlıyorlar (tutuklu sanıklarla çok gerekmedikçe konuşmamak ve suallerine cevap vermemek gibi meselâ, biz baştan her zamanki gibi temel insanî etikle hareket ediyorduk bu konuda, sonradan işi kaptık, bizim için hayli zor olsa da...), çayımızdan çorbamıza kadar her ihtiyacımızda yanıbaşımızdalar, hepsi sağolsunlar. Çok sayıda avukat dostumuz da oldu bu sayede elbette. Daha fazlasını anlatma yetkim yok, o yüzden mahkeme heyeti  huzurunda ettiğim yemine bağlı kalarak artık susuyorum. 

Evet; ''gereği düşünüldü...'', mahkeme heyetine başkanlık eden hakim bu cümleyi söylediğinde salonda bulunan herkesin ayağa kalkması gerekiyor. Şimdi çok yorgunum ve artık dinlenmeye çekiliyorum, son üç gündür sadece bu işle meşgûl olduğum düşünülürse, uykumda da iddianame okumaya ve ağır ceza hukuku mevzuatını öğrenmeye devam edeceğim muhtemelen:) Hayırlısı OLsun bakalım. Kısa bir aradan sonra yeniden merhaba herkese, hayatlarınızda adalet hep OLsun dilerim...

8 yorum:

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Hoşgelmiş blogun :) Handan'cığım, bu yazı tipi çok zor okunuyor yalnız; bilgine. Fon ve genel dekor pek güzel onun dışında. Bence bu font'u değiştir; Times New Roman türü, "seriff" içeren yazı tipleri en kolay okunanlardır grafik özellikleri nedeniyle. Tabii italic ya da bold olmamak kaydıyla. Kucakladık hepinizi :)

Handan Demiralp dedi ki...

Bu konu beni en fazla düşündüren ve oyalayan şeydir daima, klasik fontlar kolay okunur evet ama, ben daha el yazısı çağrışımlı fontları severim, onlarda da Türkçe karakter problemi ve okunma zorluğu ortaya çıkar. Birkaç değişiklik deneyeceğim bakalım, deneye-yanıla gidiyor bu iş zira, sonunda ''işte bu...'' dedirtecek noktayı buluyorsun. Sayfa arka plânını sadeleştirmeyi de bu yüzden seçtim zaten, kalabalık görüntü fotoğraflarla da birleşince kaotik birşey oluyor. Aslında çok daha güzel templatelar bulmuştum ancak onlar da HTML kodları açısından sayfayla uyumlanamadı, işler daha beter karıştı! İkazın için teşekkür ederim arkadaşım, lûtfen fikirlerini paylaşmaya devam et, bu benim için değerli ve önemli. Biz de kucakladık, en hukukî tarafından:)

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Yazı tipinin el yazısı çağrışımlı olmasını ben de severim. Ancak bunu yapacağım derken bazı font'larda çamurlu-sıvaşmış gibi bir görüntü oluyor. Dolayısıyla da yorucu hale getiriyor yazıyı. Şimdi ana metindekileri değiştirmişsin; onu fark ettim. Alttaki yorum vb. satırında kalan bu sıvaşıklı bile hemen göze batıyor. Ondan ötürü yani :))

Hukuki kucaklama ağır oldu bak :))

Handan Demiralp dedi ki...

Onu da düzelttim hemşire, sağolasın, sevgilerimizle...

Handan Demiralp dedi ki...

Haa, bu aralar zorunlu olarak herşeyimiz hukukî, idare et artık:)

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Eline sağlık. Bu daha iyi. Sana her an iş çıkarabilirim tabii :P

Bir Bilen Batos dedi ki...

Yalnız senin bu saç renginle hakimler savcılar avukatlar ve mahkeme salonundaki o tüm saz arkadaşları okuduklarınıza nasıl konsantre olabiliyorlar, merak içindeyim..

Handan Demiralp dedi ki...

Yeminliyim, açıklayamam:)))