26 Temmuz 2011 Salı

Siyaha döner herşey, bazen...


Amy Winehouse - Back To Black AmyWinehouse

Oysa herşey vardı, galiba bir tek ''sen'' yoktun. Keşke görebilseydin bunu. Artık çok geç. Güle güle...

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Havuz problemi...

Öğrenciyken matematikle aram hiç iyi değildi, dolayısı ile havuz problemlerini de hiç sevmezdim. Ancak yukarıda gördüğünüz türde bir ''havuz problemi'' konusunda nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum doğrusu? Köpek kız Fadik haksız mı? Hiç sayılmaz zira hava tüm canlıların tahammül sınırlarını zorlayacak kadar sıcak! Ben haksız mıyım? Hiç sayılmam zira sıcaktan ben de en az onun kadar etkileniyorum ama benim her bulduğum su birikintisine şapadanak oturma gibi bir lüksüm yok! Üstelik o birikintinin dibinde çamur var ve Fadik oradan serinlemiş olarak kalktığında bacakları, karnı falan tümden çamura bulanmış oluyor! Kendisini kurutmak üzere  çırpınmaya başladığında da bu kez ben çamura bulanıyorum! Neticede oldukça kirli bir şekilde eve dönüyoruz. Alın size en babasından bir havuz problemi yani, herkes kendince haklı olduğuna göre nedir acep bu tuhaf problemi çözme yöntemi? :) 

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Bence de:)

Bence de öyle Çiğdem'ciğim, bence de öyle:)

Şimdi ve burada...







''Herkesin aydınlandığı bir dünyayı hayâl edin. Diğer insanları bir parçamız olarak hissederken, onlarla nasıl savaşabiliriz? Hepimizin aynı ailenin bir parçası olduğunu bilirken, bir başkasının açlık çekmesine nasıl seyirci kalabiliriz? Kendimizi yerkürenin bedenindeki canlı hücreler olarak görürken, yerküreyi tahrip etmeyi nasıl sürdürebiliriz? Bhagavan, bir Altın Çağ'a girmekte olduğumuzu ve aydınlanmanın ortak kaderimiz olduğunu söylüyor. Hepimiz aydınlandığımızda, birçok bilim adamının ve mistiğin öngördüğü kıyamet günü senaryolarını değiştirebileceğimizi ve dünya üzerinde gerçekten cenneti yaratabileceğimizi vurguluyor...''

Artık bir eğitmeni ve kanalı olduğum ''Birlik Bilinci'' üzerine okumaya ve daha çok şey öğrenmeye devam ediyorum. Yukarıdaki paragraf da, daha evvel bu konuda hiçbir fikri olmayan pekçok  insanı ''Birlik Bilinci'' öğretisine katan efsane kitaptan alıntı. Kiara Windrider'ın ''Aydınlanma Fenomeni/Altın Çağ'ın Doğuşu'' adlı kitabından yani... Kitap Akaşa Yayınları tarafından yayınlandı, dilimize kazandıran ise Semra Ayanbaşı. Ezberbozan Atölye'de oturup su şırıltısı, mum ışığı, tütsü kokusu ve yumuşak meditasyon müzikleri eşliğinde onu okumak şu sıralar en büyük keyfim diyebilirim:) Demek ki nedir; evvelini-sonrasını bir kenara bırakıp, tam da ''şimdi ve burada'' varoluşumu sevgi ve sevinçle kutlayabilirim. Çok güzel insanlar ve çok güzel haberler peşpeşe çıkagelirken ben artık nasıl ''mucizelere inanmıyorum'' diyebilirim? Teşekkür ederim Tanrım, herşey için tüm kalbimle teşekkür ederim... 

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Bugünden kareler...









Posted by Picasa

Ezberbozan Atölye açıldı:)

Balkan müzikleri konusunda tartışmasız bir numara olan ''Çamdibi Bandosu'' ve sevgili dostlarımız eşliğinde, müziklerini Goran Bregovic'in yaptığı çılgın bir film tadında nihayet açıldı Ezberbozan Atölye:) Bizzat gelen, tebrik mesajı ve armağanlar gönderen, özel ricamız üzerine çiçek yollamak yerine sokak hayvanlarına mama ve süt bağışıyla destek veren, kendi elleriyle pişirdikleri nefis kek&pastalardan getiren, kalben bizimle olan tüm komşularımız, mahalle esnafımız ve dostlarımıza, ve elbette bu günümüze neşe katan değerli Çamdibi Bandosu elemanlarına gönülden teşekkür ederiz (Bu ünlü ve  başarılı bandoyu yakında TRT FM mikrofonlarından duyarsanız da şaşırmayın deriz.) Ezberleri birlikte bozmak üzere atölyemize bekleriz:)

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Meleklendik:)

Onlar aslında gayet ünlü melekler, Rafaello Santi'nin düşünen melekleri yani. Genellikle yanyana dururlar ama biz onları atölyenin duvarında bulunan iki büyük aynanın üzerine ayrı ayrı yerleştirdik...

Sonra bu melek çıkartmalarının bulunduğu ambalajın içinde her birinden ikişer adet bulunduğunu görünce sevindik tabii:) Rafaello'nun ünlü tablosunda olduğu gibi yanyana olarak, bir başka duvara, klimanın hemen üzerine yapıştırdık diğer iki meleği. Pek hoş oldu doğrusu...

Mor keçeden yapılma, elişi bu melek ve altta gördüğünüz kardeşi ise çok değerli bir dosttan, sevgili Bingül Özkan'dan atölyemize armağan:)  Bingül Hanım aslında İzmir-Karşıyaka'lı ama Marmaris'te yaşıyor. İnternet üzerinden yaptığımız bir alış-veriş vesilesi ile tanıştık onunla. Kendi üretimi olan özel yoga yastıklarından satın almıştık, önce yazıştık, sonra kendisi ailesini ziyaret etmek üzere İzmir'e gelince aradı sağolsun, atölyemizin ilk misafirlerinden oldu. Bu zarif hanım gelirken gene kendi üretimi olan keçe melekleri hediye getirmiş, duvarlara melek çıkartmaları yapıştırırken bu ufak mor meleklerin de çıkagelmesi elbette sadece tesadüf değildi:) 

Sevgili Bingül Hanım'ın melekleri de hemen duvardaki iki apliğin altına yerleşti tabii. İncecik tülden kanatları, pulları ve kristalleri ile harika bir enerji taşıyorlardı zaten, mor duvarlarla bütünleşmeleri hiç de zor olmadı:) Bingül Özkan ile kısacık sohbetimizde farkındalık noktalarımızın ve yolumuzun tamamen aynı olduğunu görerek ayrıca sevindik. Bu hoş hanımın da tıpkı melekleri ve ''om'' desenli yoga minderleri gibi, çok özel, harika bir enerjisi var. Atölyemize uğur getireceğine inandıran, canlı, taze, güzel bir enerji bu... Şükran doluyuz, onu tanımakla zenginleştik, hikâyemize katıldığı için teşekkür ederiz:)

İşte böyle ''meleklendik'', artık son aşamasına gelen işlerimizle belki biraz yorulduk ama bunu farketmedik. İyi haftalar olsun, her ne olacaksa bütünün hayrına OL'sun...

7 Temmuz 2011 Perşembe

Şahsiyet...

 Kendisi  ötedenberi sevdiğimiz bir şahsiyettir, bu sebepten atölyede O'na ait epeyce detay mevcut. Gelenleri kapıda  ilk O karşılayacak meselâ (yani kapı bütünüyle O'ndan oluşuyor da denebilir aslında:), içerideki duvarda da gene O'nun büyük bir resmi asılı. Yüzündeki belli-belirsiz gülümseme ve varlığında daima taşıdığı o huzur ifadesi atölyemizin temel mantığına uyuyor. Ayrıca vaktiyle;

''Bizim olan her şey düşüncelerimiz sonucundadır. Düşüncelerimizde kurulur,düşüncelerimizde oluşur. Eğer bir kimse kötü düşünceyle konuşur ya da davranırsa onu tıpkı tekerleğin kağnı çeken bir öküzü izlemesi gibi, acı izler...'' demiş olan birini yakınımızda tutmak gerektiğine inanıyoruz.

Evimizde her zaman olmuştur zaten, şimdi de çeşitli şekillerde atölyemize konuk ediyoruz, zira  biz O'nu ve asırlardır parlayan ışıklı enerjisini seviyoruz...
                                              

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Mor bir hikâye...

Herşeyden önce bu yapıldı; HAYTAP'ın çıkartması atölyenin girişindeki geniş cama itina ile konduruldu:)

Sonra tuvalet ve mutfak olarak tasarlanan küçük birim mor bordürlü fayans ile kaplandı. Duvarlar mor ve lila kombinasyonu ile açıklı-koyulu boyandı. Yani atölye kademe kademe morardı:)

Son olarak; atölyede kullanılacak mobilyalar gene mor renkte yağlıboya ile boyanıyor. Aman bir güzel oluyor, bir güzel oluyor:) ''Mor bir hikâye'' yazdık ustalarla beraber adetâ, geriye moraracak birkaç şey daha kaldı, ondan sonra siz sağ, biz selâmet, işlerimiz bitiyor...