31 Ağustos 2013 Cumartesi

Zor...


'İç huzurunu bulmak istiyorsan, evrenin genel müdürlüğünden istifa et...''
Larry Eisenberg

Zira; kutsal yaratıcı zekânın kurduğu ve tıkır tıkır işlettiği büyük sistemi mütemadiyen kontrol etmeye çabalamak sadece mutsuzluk ve hayâl kırıklığı getirecektir. Akışa güvenmeyen ve kendini ona teslim edemeyen insanın işi zordur doğrusu, hem de çok zor...

20 Ağustos 2013 Salı

Ozonlasak da mı saklasak?..


Tanıştırayım; bu bizim ozon jeneratörümüz. Veteriner klinikleri, küçük lokanta ya da pastane, butik otel, pansiyon gibi işletmeler, hava, su ve her nevi yüzey dezenfeksiyonunun gerekli olabileceği yerler için üretilmiş basit ama çok becerikli bir alet. Görevi olağan hava içindeki oksijeni kullanarak ozon üretmek. Sadece cüzi miktarda elektrik sarfediyor bu iş için, başkaca hiçbir sarf malzemesi, hammadde, özel donanım falan gerekmiyor ona, fişini topraklı bir prize takmak, zaman ayarını yapmak ve düğmesine basmak yeterli...

Üzerinde bir taşıma sapı var, oradan tutarak dilediğiniz her yere taşıyabiliyorsunuz. Ağır birşey de değil zaten, 3-4 kg. falan, hafif bir metalden yapılmış olduğu için taşınması gayet kolay...

Aletin arkadan görünüşü böyle, gördüğünüz gibi bir fan var arkasında, onun hemen altında görülen silikon hortumun takılı olduğu kısım ozon çıkışı, havayı temizlemek istediğinizde hortumu çıkarıyorsunuz. Bu silikon hortum ozonu belli bir yere yoğunlaştırmak ya da suya ozon  vermek istediğinizde kullanılıyor. Onu çıkardığınızda ozon, çıkış noktasından serbest olarak ortama salınıyor...

Silikon ozonun yapısına dayanıklı ve esnek bir malzeme olduğundan hortum silikondan yapılmış. Suya ozon vermek gerektiğinde, gazı suyun içine homojen şekilde dağıtmak için hortumun ucuna bir difüzör taşı takılıyor. Aletle beraber iki adet difüzör taşı gönderiliyor, bunlardan biri küre şeklinde, diğeri ise şişe ağzı, bardak vs. gibi dar yerlere uyması için silindir şeklinde yapılmış. Gözenekli bir taş bu, jeneratörü çalıştırdığınızda ozon gazı hortumdan geçerek difüzöre ulaşıyor ve gözenekler yardımıyla suyun içine dağılıyor...

Ben plastik bir kap kullandım size göstermek için, kova, şişe, bidon, bardak, kavanoz gibi birçok farklı kabı amacınıza göre kullanabilirsiniz. Ucuna uygun difüzör taşı takılmış hortumu suyun içine bırakıyorsunuz. Suyun dezenfeksiyonunda aletin su seviyesinden yüksekte çalışması gerekiyor zira aksi durumda hortumdan içine su kaçma riski var...

Suyun miktarına göre süreyi ayarlıyorsunuz, benim kullandığım kap kadar su için 10-15 dakika yeterli. Daha büyük kova ya da kaplarda en az 30 dakika ozonlama yaparsanız daha iyi olur. Aletin çalıştırma düğmesine bastıktan 5 saniye sonra otomatik olarak çalışmaya başlıyor ve su böyle gazoz gibi köpürüyor...
 
Suya ya da başka bir sıvıya ozon verilecekse düzenek bu şekilde olmalı, jeneratör yukarıda, hortum aşağıda. Ayarladığınız sürenin sonuna gelindiğinde alet otomatik olarak duruyor ve kabın içinde bol ozonlu suyunuz hazır oluyor. Bu suyla deterjansız temizlik yapabilir, dilerseniz çamaşır ya da bulaşıklarınızı yıkayabilir, bahçenizi, çiçeklerinizi sulayabilir, sebze-meyvenizi içinde bekletebilir, kesme tahtası, çatal-bıçak, tabak vs. gibi her nevi mutfak gerecinizi dezenfekte edebilir, yara ve kesikleri bu suyla yıkayabilir, evcil hayvanlarınızı yıkayıp silebilir, yani hijyen konusunda aklınıza gelen pek çok şeyi yapabilirsiniz. Yalnız; bunu biraz çabuk yapmalısınız zira suyun içindeki ozon uzun ömürlü değil, hiçbir kalıntı bırakmadan tekrar oksijene dönüşüyor, dolayısı ile ozonlu suyu kullanmadan hemen evvel elde edip bekletmeden kullanmak gerek. Ozonu gaz halinde kullanacaksanız böyle bir durum yok, banyo ve tuvaletlerinizde, mutfak bankosu ve mutfağınızın her tarafında, yatağınızda, törpü ve cımbızınıza, hâttâ diş fırçanıza kadar her nevi şahsi eşyanızda tam ve güvenilir hijyen sağlamak adına gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. Zeytinyağı içine ozon verebilir ve sonra bu mucizevi iksiri cildiniz, saçınız, kırışıklarınız, selülitleriniz, çatlaklarınız, yara-bere-dikiş izleriniz vs. için kullanabilirsiniz. Ortam havasını temizlemek, sigara, yemek, evcil hayvan, küf, rutubet, tuvalet vs. kokularını derhal gidermek için de çok kullanışlı bir şey bu ''ozon jeneratörü''...

Ozon gazını ve niçin bu kadar önemli olduğunu burada uzun uzun anlatmayacağım. Bunun yerine merak edenleri, uzun araştırmalar neticesinde jeneratörümü kendilerinden almayı tercih ettiğim ve gerek satış aşamasında, gerek satış sonrası süreçte alâkalarından gayet memnun kaldığım GENOZON firmasına yönlendireceğim. Denizli'de üretim yapan bu firmanın web sayfasından ve orada aradığınız cevapları bulamaz iseniz telefonla firma yetkilisi Hakan Bey'e ulaşarak ozon ve ozon terapileri ile ilgili merak ettiğiniz ne varsa öğrenebilirsiniz. Ben hem kendi sağlığım, hem de çevre sağlığı adına çok isabetli bir yatırım yaptığımı düşünüyorum ve ozon jeneratörümü tam kapasite ile, her gün kullanıyorum, elime ne geçer ve önüme kim çıkarsa acımadan ozonluyorum:) Artık evimin dört köşesinde yağmur yağarken duyulan o ferah, temiz ve taze koku var, market raflarını dolduran çoğu kimyasal-zehirli ve pahalı deterjanları kullanmayı zaten hiç sevmezdim, şimdi kendi imal ettiğim bazı doğal formüller dışında hiç kullanmıyorum. Bilhassa bebeği, yatalak, yaşlı, kanserli hastası, evcil hayvanı ve hijyen takıntısı olanlara hararetle tavsiye ederim. Geçtiğimiz sene beni ozon terapi-teknolojileri ile tanıştıran ve bu konuya merak sarmama vesile olan değerli doktorum, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı hocalarından Prof. Dr. Sn. Mustafa Rıza Özbek'e de gönülden teşekkür ederim...

8 Ağustos 2013 Perşembe

Bayramın kutlu OLsun Refika...

 
Eskiden, çok eskiden, yaza denk gelen bayramlarda Küçükkuyu'daki anneanne evine gidildiğinde soluğu derhal iki katlı ufak evin üst katında almamın sebebi belki de en çok oydu. Tahta merdivenleri koşarak çıkar ve çıplak ayaklarımın altında gıcırdayan döşemenin sesini dinleyerek koridor duvarında asılı bu çok eski resmin önünde dururdum. Hemen yanında hiç tanımadığım ama anlatılanlardan ve birkaç sararmış fotoğraftan bildiğim Giritli Mehmet Dede'min çiftesi asılıydı, o evin sakinleri ölüp eski eşya toparlanana ve ev boşaltılana kadar da bu resmin ve o tozlu çiftenin yeri hiç değişmedi...

Çocuk zihnim resimdeki bu güzel ve asil hanımefendiyle alakalı ne çok hikaye kurgulamıştır kimbilir, artık hatırlamıyorum. Ben büyüdüm, evlendim, boşandım, insanlar ölüp gitti, kırık-dökük eşyanın yeri belki yüz kere değişti ama o resim hep o duvarda, antika çiftenin yanında asılı kaldı. O evde nefes alan son Giritli de hayata veda edip gidince hatıraları bir arada tutan son bağlar da çözüldü sanki, ev ansızın vazgeçti zamana tutunmaktan, boşaldı, tenhalaştı ve sustu. Refika'nın resmini kim aldı, dedemin çiftesi şimdi kimde, bilemiyorum. İzini sürmedim. Şimdi evimdeki buzdolabının üzerinde bir kartpostal olarak duruyor. Siyah, gür ve dalgalı saçlarını mavi ipek kordela ile öylesine tuturmuş, hafif göğüs dekolteli şık kıyafetini inci kolyeler, elmas küpeler ve başındaki altınlı-elmaslı, kenarına çiçek sokuşturulmuş başlığıyla süslemiş bu güzel kadın dudağındaki belli-belirsiz gülümseme ile halen bana bakıyor yani. Yüzünde en çok hüzün okuyorum onun, sebebi meçhul ince bir hüzün...

Refika'nın resmi benim için o eski evdeki mutlu çocukluk bayramları demek. Belki de bundandı eve adım atar-atmaz hemen koşup üst kata çıkmam ve Refika halen orada mı diye bakmam, bilemiyorum. Sevgili Refika; şimdi nerelerdesin, hikayen nerede ve nasıl bitti bilmiyorum ama, bayramın kutlu OLsun demek istedim sana, önünde durup sana hayranlıkla bakan o küçük kızı görürsen selam söyle benden ona, sonra gene susar ve öyle kırık gülümsersin, artık kimse dokunamaz nasılsa senin o zarif hatırana. Nice bayramlara, nice bayramlara...
Baturhan Atabey demiş ki; ''Refika hanıma geçen sonbaharda Küçükkuyu'da rastladık biz.. Ege'nin rüzgarları hala uçuşturuyordu saçlarındaki sabun kokusunu...'' Şükranla...