8 Ağustos 2013 Perşembe

Bayramın kutlu OLsun Refika...

 
Eskiden, çok eskiden, yaza denk gelen bayramlarda Küçükkuyu'daki anneanne evine gidildiğinde soluğu derhal iki katlı ufak evin üst katında almamın sebebi belki de en çok oydu. Tahta merdivenleri koşarak çıkar ve çıplak ayaklarımın altında gıcırdayan döşemenin sesini dinleyerek koridor duvarında asılı bu çok eski resmin önünde dururdum. Hemen yanında hiç tanımadığım ama anlatılanlardan ve birkaç sararmış fotoğraftan bildiğim Giritli Mehmet Dede'min çiftesi asılıydı, o evin sakinleri ölüp eski eşya toparlanana ve ev boşaltılana kadar da bu resmin ve o tozlu çiftenin yeri hiç değişmedi...

Çocuk zihnim resimdeki bu güzel ve asil hanımefendiyle alakalı ne çok hikaye kurgulamıştır kimbilir, artık hatırlamıyorum. Ben büyüdüm, evlendim, boşandım, insanlar ölüp gitti, kırık-dökük eşyanın yeri belki yüz kere değişti ama o resim hep o duvarda, antika çiftenin yanında asılı kaldı. O evde nefes alan son Giritli de hayata veda edip gidince hatıraları bir arada tutan son bağlar da çözüldü sanki, ev ansızın vazgeçti zamana tutunmaktan, boşaldı, tenhalaştı ve sustu. Refika'nın resmini kim aldı, dedemin çiftesi şimdi kimde, bilemiyorum. İzini sürmedim. Şimdi evimdeki buzdolabının üzerinde bir kartpostal olarak duruyor. Siyah, gür ve dalgalı saçlarını mavi ipek kordela ile öylesine tuturmuş, hafif göğüs dekolteli şık kıyafetini inci kolyeler, elmas küpeler ve başındaki altınlı-elmaslı, kenarına çiçek sokuşturulmuş başlığıyla süslemiş bu güzel kadın dudağındaki belli-belirsiz gülümseme ile halen bana bakıyor yani. Yüzünde en çok hüzün okuyorum onun, sebebi meçhul ince bir hüzün...

Refika'nın resmi benim için o eski evdeki mutlu çocukluk bayramları demek. Belki de bundandı eve adım atar-atmaz hemen koşup üst kata çıkmam ve Refika halen orada mı diye bakmam, bilemiyorum. Sevgili Refika; şimdi nerelerdesin, hikayen nerede ve nasıl bitti bilmiyorum ama, bayramın kutlu OLsun demek istedim sana, önünde durup sana hayranlıkla bakan o küçük kızı görürsen selam söyle benden ona, sonra gene susar ve öyle kırık gülümsersin, artık kimse dokunamaz nasılsa senin o zarif hatırana. Nice bayramlara, nice bayramlara...
Baturhan Atabey demiş ki; ''Refika hanıma geçen sonbaharda Küçükkuyu'da rastladık biz.. Ege'nin rüzgarları hala uçuşturuyordu saçlarındaki sabun kokusunu...'' Şükranla...

Hiç yorum yok: