16 Kasım 2012 Cuma

Bülbüllere selâmımdır...


The Nightingale and the Rose from Yelenloud on Vimeo.

Ne vakit bülbül sesi duysam, bu hikâye gelir aklıma, hüzünlenirim... Ama sonra, bülbülü bülbül yapanın yaradılıştan güle duyduğu aşk olduğunu hatırlar, hürmetle gülümserim:) Bu vesileyle çocukluğumun unutulmaz romanlarından birini de anmasam olmaz tabii, babacığımın hediye ettiklerinden biriydi ve çocuk ruhumu çok etkilemişti, bu yaşıma geldim ama hâlâ unutmadım, unutamadım. Eskiler her ne kadar ''bülbülün çektiği dili belâsı...'' demişlerse de; ben anlamam kardeşim, bülbül dediğin ötecek elbette, ötecek ki dökecek derdini ortalığa kendi meşrebince... Bilhassa sabaha karşı saatlerde iyice coşup, uzun uzun dem çekerek hepimizi büyüleyen bizim arka parkın bülbüllerine selâmımdır, şehrin orta yerinde yaşarken mütemadiyen bülbül sesiyle uyuyup uyanmak var ya, paha biçilmez bir armağandır. İyisi mi; ''Bülbülü Öldürmek'' sadece bir roman ismi olarak kalsın, bülbüller ötmekten hiç vazgeçmesin, korkmasın. Öyle OLsun ki; güller yalnız kalmasın. SağOLsunlar, varOLsunlar, hep OLsunlar, bahçemdeki gül dalına buyursunlar konsunlar:)

Hiç yorum yok: