30 Kasım 2009 Pazartesi

Forvet...

Birkaç gün sürecek bir sessizlikti; söylemiştim... Televizyonu DVD izleme amacı hariç asla açmadan, interneti zorunlu haller dışında kullanmadan, aşağıdan zart-zurt basılan kapı ziline hiç aldırmadan, çalan telefonların ve gelen mesajların pek azına cevap vererek, ruhuma ''iyi'' gelecek müzikler dinleyerek, ''iyi'' filmler izleyerek, sadece seçilmiş insanlarla bir-iki kelâm ederek, çok uyuyarak, sağdan-soldan gelen kavrulmuş et kokularından sebep, çoğu kez önümdeki sebze tabağını da itip sofradan kalkmak sureti ile gayet az yiyerek, hayatın gerçeklerinden çok daha sert kahveler içip yüzümü buruşturarak ve etrafımdaki saf ruhların gündelik serüvenlerini  izleyerek eksilip bitti işte zaman... Bu arada; dün stüdyoya girip seslendirme yapmak da bana iyi gelen şeylerden biriydi tabii, çünkü hâlâ aşkla seviyorum ben asıl mesleğimi...

İki harika film izledim. İlki; orijinal ismi ''Departures/Gidişler'' olan ama dilimize ''Son Veda'' olarak  çevrilen  çok ödüllü ve dahî bir adet de Oscar'lı  Japon filmiydi. Yojiro Takita'nın yönettiği bu sıradışı film ile ilgili detayları araştırmayı meraklısına bırakıyorum ama özellikle ölümden hâlâ korkanlar varsa, muhakkak izlemelerini tavsiye ediyorum. Yani özetle ''nefis çello tınıları ve genç aktör Masahiro Motoki'nin büyüleyici oyunculuğu bu filmi unutulmazlar arasına çoktan ekledi bile'' diyorum...

Ve diğeri de, sevgili doktorum Can Kopal'ın izlemem için seçip getirdiklerindendi. Orijinal adı ''The Kite Runner'' olan Marc Forster işi  ''Uçurtma Avcısı'' da sıradan olmayan filmler listesindeydi. Hoş müziği ile izleyeni en başından sarıp sarmalayan filmdeki ''hakiki''lik sonuna kadar da devam etti. İçinde bu tür gayet ''insanî'' yüzleşmeler olan hikâyeleri zaten hep sevmişimdir, bunu da sevdim tabii. ''Giderek daha da tahammül edilmez bir dijital ucubeye ve ucuz hâyâl tacirliğine dönüşen Hollywood sinemasına karşı direnişim aynen devam edecektir!'' diyerek, bu filmi de meraklısına hararetle tavsiye ederim...

Şimdi; sakinim, çok sakinim... ''İyi'' bir müzik eşliğinde (Sting&Chris Botti/Shape Of My Heart diyebilirim...) zengin aromalı, hayli eski bir gravyer peyniri çiğnemenin ve yanında ona yakışacak, tütsülü, buruk  lezzetini dengeleyecek  birşeyler içmenin derin hazzı içindeyim. On gün kadar sonra ise umarım Almanya/Münih'teyim. Belki de daha şimdiden, orta Avrupa'nın ısırgan soğuğundan burnum kızarmış vaziyette, ellerim ceplerimde, Münih caddelerinde, ara sokaklarında ıslık çalarak yürümekteyim. İçimde hiçbir eksik-gedik yok, böyle çok iyiyim, çünkü ben hayatın yedek kulübesinde bekleyecek bir oyuncu değilim,  şükür ki; her zaman kendi hayatımın muhteşem forvetiyim:) ... (*)


(*) forvet : İngilizce forvet (forward) sözü, ileride olan, öndeki; ön, ileri anlamları taşımaktadır. Futbolda ise takımın ileri hattında görevlendirilmiş olan oyuncu anlamında kullanılmaktadır.  Sözün bu anlamı için ''ileri uç oyuncusu'', ''hücum oyuncusu'' karşılıkları önerilmektedir... Açıklama için muchas gracias ilgili sözlük:)
..................................................................................................

''AŞK .... Sarp kayaların dehlizinde saklı, tılsımlı define gibidir.
Ele geçirilmesi bir hayli zordur.
Sabır ve meşakkât ister. Ele geçen definenin muhafazası ise;
o defineyi bulmaktan çok daha zordur.
SADAKÂT ve İSTİKAMET ister...'' demiş benim sevgili İbrahim Sudak kardeşim, e kendisine de bu vesile ile teşekkür etmez miyim?..

......................................................................................................


SON DAKİKA NOTU: Çok üzgünüm, yolu ışıklı olsun:( Karpuz kabuğundan gemiler yapmak üzere gene buluşacağız sonsuzluğun bir yerinde, inanıyorum...

1 yorum:

Handan Demiralp dedi ki...

Nurcan Hanım; daha evvel de onlarca defa belirttim, gene söylemek zorunda kaldım, sizin tarafınızdan bana gönderilmiş hiçbirşey istemiyorum. Blog sayfamın yorum kısmına yazdığınız ama yorumla hiç alâkası olmayan şahsî hikâyelerinizi, bakış açılarınızı, değerlendirmelerinizi, övgülerinizi ya da her ne ise, hiçbirini istemiyorum. Blog sayfamı rahat bırakmanız ve kendinize başka uğraşlar bulmanız mümkün olur ise gerçekten çok sevineceğim. Lûtfen, aksi halde blogumu kilitleyecek ve sadece belli şahısların okumasına açacağım ki; bu da pekçok okuruma haksızlık olacak. Çok rica ediyorum. Teşekkürlerimle...