20 Kasım 2009 Cuma

Biçağimun yarasi...


Her zamanki gibiydi; sahneye kendine özgü enerjisiyle çıkıp halkıyla bütünleşen, saatlerce yöreden yöreye, şarkıdan türküye, duygudan duyguya gidip gelen ve seyircisini de götürüp getiren bir adamdır o, zaten ben şimdiye kadar onu sahnede, aşığı olduğu işini yaparken hiç kötü görmedim ki...

Konserden sonra birbirini çiğneyen, adetâ vahşî birer yaratığa dönüşen hanım hayran kitlesinin arasından menejeri sevgili İsmail Bey'in ve lâmba cini cüssesindeki dev korumaların kutsal yardımı ile koparılıp kulise geçebildim! Savaştan çıkmış gibi görünüyor olsam gerek ki, beni hemen yanına oturttu, ''uyyy hele sen biraz nefeslen, dinlen...'' dedi.  Ortalık biraz sakinleyip, hanım hayranlar nihayet (!) evlerine dönmeye ikna edildiğinde  bendeki emanetlerini verdim, sevgiyle aldı, kabûl etti, bilhassa bez torba içindeki anneanne sabunlarına çok sevindi:) Sonra ''hani şu senin (Cerrahpaşa'ya koydum canimun yarisuni...) hikâyen var ya, işte ben de aynen onun gibi, bundan üç sene önce Ankara'da biraktum göğsümun birisuni, kanserle tanıştım ben de Volkan'um...'' dediğimde gözleri bulutlandı, ailesinden, dostlarından bu hastalığa verdiği canları yeniden hatırlayıp acılandı sanki...

Ama ağlamadık; ne o, ne de ben, ağlamadık hakikaten... Biraz bulutlansak da yağmadık yani, bu fotoğraf ben ona hastalığımı söyledikten hemen sonra çekildi. Hani belki o sebepten, ikimiz de biraz buruk gülümsemişiz gibi...

Ve işte bize kısa süreliğine uğrayan o hüzün de böylece geçip gitti, ''uyy benum güzel Handan'um, sen o işu bitirdun, bi daha da lâfuni etme artuk daaa...'' dedi. Başını başıma yaslayıp objektife o her zamanki dost Volkan olarak gülümsedi:) Ben de ona katıldım tabii...

Ooze Venue tıklım tıklım doluydu. Cep telefonları neredeyse bütün konser boyunca başların üzerinde, video kaydındaydı. Ben bunu pek anlayamamışımdır, isteyen yapsın tabii de, cep telefonu ile yapılan kayıttan ne hayır gelecek yani, işte oradasın, dinliyorsun, yaşıyorsun zaten, yetmez mi? Sadece ''Yarim Yarim'' okunurken ve haliyle salon yıkılırken, bu şarkıyı pek bir seven anacığımı arayıp kısa bir bölümünü dinlettim, çok sever Volkan'ı ama bu defa konser mekânı sağlık durumuna ve yaşına uygun olmadığından gelemedi:( Mecburen gayet samimi bir şekilde ve başından sonuna ayakta (!) izlenen konser sırasında tam arkamda duran ve Volkan'ın söylediği sevda şarkılarına ruhunu kaptırarak benimle yanyana duran sevgilisiyle birlikte, arada hatunları karıştırıp benim belime de sarılan delikanlı üçüncü defa utanarak ''ayyy, pardon...'' dediğinde ona dönüp ''boşver artık'' dedim. ''Nereden baksak benim yarı yaşımdasın, hani biraz sıksam senin kadar oğlum olurdu, önemli değil, dert etme çocuğum, keyfine bak sen:)'' Delikanlı bana minnetle gülümsedi:) O sırada birden dikkatimi çekti; duvara dayanmış şekilde konseri izleyen genç bir kadın gözyaşlarının seline kapılmış vaziyetteydi, hıçkırmaktan omuzları sarsılıyor, makyajına karışan yaşlar çenesinden yere damlıyordu. Çantamı güç-belâ açıp bir kağıt mendil çıkardım, beni ikide-bir sevgilisiyle karıştıran delikanlının omuzu üzerinden ona uzattım. Kırık bir gülümsemeyle aldı mendili, gözlerini, ağzını-burnunu ve belki yüreğinin sızısını da sildi. O sırada Volkan Konak sahnede rahmetli Kazım Koyuncu ile birlikte yazdıkları meşhur Gelevera Deresi'nin ''Koyverdun gittun beni, Allah'undan bulasun, kimse almasun seni, yine bana kalasun...'' bölümünü terennüm etmekteydi. Sözün özü; bu güzel bir adamın verdiği güzel bir konser ve benim için de harika bir geceydi. Volkan'cığım şimdi karavanında ''Tırmık İzi'' kitabına göz atıyor olsa gerektir, eh, ben de öyle eski İstanbul günlerimizdeki gibi ''tazecuk bir yeşul eruk'' değilim tabii, benim için de artık uyku vakti geldi:)

(Zira; işbu yazı konser dönüşü fena halde sızlayan ayaklar ve bir fincan sert kahve eşliğinde, sabaha karşı yazılıp yayına verildi...)

13 yorum:

mustafa dedi ki...

Ne muhteşem bir uşak değil mi?Bayılıyorum bu adama,sağlık sorunlarımdan dolayı gidemedim...
Ne kadar şanslıyız ki siz takip etmişsiniz,elinize gözünüze gönlünüze sağlık...Ahh gelevera deresi ahh

Handan Demiralp dedi ki...

Haklısınız; bu uşak kendisi ile dalga geçmeyi becerebilen, belki kendine has tarafları herkes tarafından sevilmeyen ama tanıyan, bilenler için çok değerli olan bir uşaktır. Yalnız; kapalı mekândan ziyade Bostanlı Açıkhava Tiyatrosu gibi havadar, gökyüzünün altında yerlerdeki konserler her hâlükârda daha keyifli oluyor. Belki de ben yaşlandım artık, bilemiyorum. Teşekkür ve sevgimle, geçmiş olsun...

Unknown dedi ki...

Gecenizi ve yaşadığınız güzel anları bizimle paylaştığınız için size çok teşekkür ediyorum. Sizinle birlikte orada olmuş, o havayı solumuş kadar olduk. Sağ olunuz, var olunuz. Bedenen olmasak da ruhen sizlerle birlikteydik. Akşam saatlerinde Kenan’ı aradım, konserden bahsettim. “Haberim var anne çok uzun zamandır afişleri asılı, duyurular yapıldı”, dedi. O da evinde kitap okuyormuş. Bu konsere “Handan teyzen de gidecek” dedim. Heyecanlandı. “Ya, öyle mi?”dedi, Konserin yapılacağı mekânı bana biraz anlattı, çok kalabalık olur, dedi.

Dün gece Volkan beyi evimizde ben de dinledim. Kendisi beğenerek dinlediğim sanatçılarımızdan biriydi. Şarkı sözlerini biraz daha dikkatli dinledim ve kendi içimde duygusal bir yolculuk yaptım. Ruhuma oldukça iyi geldi. Tekrar teşekkürler…

Sevgim, saygım ve sağlık dileklerimle…

Handan Demiralp dedi ki...

Nurcan Hanım; son olarak göndermiş olduğunuz üç yorumu yazmaya niçin gerek duyduğunuzu anlayamadım ben? Siz kastedilerek yazılmış ama benim göremediğim bir ya da birkaç yorum mu oldu sayfada? Kıyas, kadın-erkek karşılaştırması vb. falan? Bir tuhaflık mı var ortada acaba, belki de ben göremiyorumdur. Allah Allah?..

Unknown dedi ki...

Güzel dost, dostlarınızın sayfasında “ Ben göründüğümden daha fazlayım“ şiiri sizden okumanızı rica ediyorum. Acaba diğer bayanlara haksızlık mı yaptım diye düşünerek yazdım. Amacım sizi üzmek değildi, üzdüysem özür diliyorum, beni anlayacağınızı ümit ediyorum.

Handan Demiralp dedi ki...

Bakınız; bu benim dostum, arkadaşım ve çok sevdiğim bir sanatçı ile alâkalı bir yazı, dolayısı ile yapılacak yorumların da yazıyla bağlantısı olmasını beklerim. Volkan'ın bahsettiğiniz şiir ya da konu ile bağlantısı nedir? Kaldı ki; bahsettiğiniz sayfanın ilgili yazısı altına bırakılması icap eden bir de değil, birkaç yorumun bende işi ne? Çok üzgünüm ama sizin ne yazık ki bir ''dur'' noktanız yok, ölçü ve denge konusunu kaçırıyorsunuz. Bundan böyle benim sayfamda yorumunuz yayınlanmayacaktır zira diğer okurlarımın da bir alan hakkı olduğunu düşünüyorum. Alâkanıza teşekkür ederim. Lûtfen yazmayınız...

Handan Demiralp dedi ki...

Değerli Mustafa Bey; sizin yorumlarınız da benim yayın izni vermemi beklemeden, küt diye sayfaya ekleniyor. Ha bu nasul iştur daaa, anlamadım ben? Bir tuhaflık var ama, hayırlısı bakalım...

mustAfA dedi ki...

Çok kıymetli Handan Hanım sayfa sizin sayfanız nasıl olur bilemem bu nasıl iştur ben de anlamadım...Sevgiler

Handan Demiralp dedi ki...

Hmmm, bizim Volkan'ın o sevimli hınzırlığı onunla alâkalı yazdığım yazıya da dokunmuş demek ki:) Sayfada işler karışmış durumda, vaziyet hayli Karadenuzvarî:)Benden de size sevgiler tabii...

mustAfA dedi ki...

Sayfanızı çok fazla meşgul etmek istemem ama durumum itibariyle çok da yapacak bir işim yok:)Sadece takıldım şu uşağa Koyverdin gittin beni,Allah'undan bulasın,kimse almasun seni,yine bana kalasun kısmı...Nasıl olur ki o iş ?

Handan Demiralp dedi ki...

Bu erkek ağzından çıkmış bir beddua tabii değerli Mustafa Bey, zaten yüzden silinmemesi dilenen bıçak yarasında da bu mânâ var. Hani vaktiyle bizimkine burun kıvırıp bırakıp giden kızı kimseler beğenmesin, kimselere varamasın da gene çıktığı kapıya dönmek mecburiyetinde kalsın hesabı:)Nasıl olacağını formüle etmek ise benim içinden çıkabileceğim birşey değil çünkü bana göre giden bunu seçmiş de gitmiştir, herhalde gene Volkan uşağun söylediği gibi ''yüreğumda yara var, daha demem ki yar var, oyle kırdun kalbumi, şimdi yalvar da yalvar...'' vaziyeti ortaya çıkar, işler adamakıllı karışır falan. Volkan'a bi ara sorayım, nasıl olur bu iş ha uşağum diyeyim diyeceğim ama? Korkarım bana öyle bir cevap yapıştırır ki, karşılığını veremem, altında kalırım:) Pek fazla yardımcı olamadım sanırım ama ne yapayım? Sevgiler ve iyi haftalar...

Handan Demiralp dedi ki...

Yorumunuz gene küt diye sayfaya ekleniverdi, diyorum ya, var bu işte bir karışıklık diye... Neyse; insan gitmişse ve bunun için geçerli sebepleri varsa bunda kızılacak, şaşılacak birşey yoktur, herkes hayatı konusunda karar verme hakkına sahip olmalıdır. Gittiği yerin ''hayatı kaçırmayacağı'', dolu dolu, doya doya ve başka hiçbirşeye özlem duymadan yaşayacağı bir yer olması dilenir. Volkan'la rahmetli Kâzım bu şarkıyı yazarken belki hayatın bütün olasılıklarını düşünmemişlerdi, yola çıktıkları nokta o sırada hissedilen yürek acısıydı belki de, bu yüzden sorgulamış olmalılar vaziyeti: ''Hiç mi düşünmedun sen, sevduğum boyle ağlar...'' diyerek. Hem merak etmeyin, konser sırasında bu şarkıda ağlayan çoook insan vardı, ritmi hızlı olsa da. İyi olun, hayatı yakalayın, kaçırmayın. Sevgimle...

Handan Demiralp dedi ki...

Değerli okurlarım; Gelevera Deresi'nin iki farklı yorumunu da dinlemeniz için Şevval Sam ve Kâzım Koyuncu'nun söylediği versiyonu da sayfaya ekledim. Yolun ışıklı olsun hastalık ortağım, canım Kâzım kardeşim...