3 Ağustos 2012 Cuma

Değirmenin bendinde kalayladım kazanı...

 
''Bir güzelin uğruna yedim Iramazanı...'' diye devam eder bu eski Sivas türküsü:) Lâkin; yukarıda gördüğünüz değirmen başka, bu bir el değirmeni ve sandığınız gibi sadece kahve öğütmek için kullanılmamış. Oldukça eski bir el değirmeni bu ve halen kullanılabilir durumda üstelik. Bizim bildiğimiz o silindirik, madenî kahve değirmenlerine pek benzemiyor. Alt kısmında bir çekmecesi var ve öğütülen malzeme orada toplanıyor. Eski eşyayı koklama huyum vardır ya benim, bunu da açıp kokladım. Eski ahşap kokusuyla karışık hafif baharatımsı bir kokuydu diyebilirim. Aile mutfağının bu önemli parçasını şimdi çalışma odasında muhafaza eden değerli hocam Sami Şarhon, bu el değirmeninin bilhassa Pesah/Hamursuz Bayramı zamanlarında çıkarılıp kullanıldığını ifade etti. Hâttâ; dindar Musevî ailelerin Pesah zamanı pişecek yemeklerde kullanılmak üzere ayrı mutfak gereçleri bulundurduğunu ve bunların da ''Pesahlık'' denen özel bir bölümde saklandığını, başka zamanlarda kesinlikle kullanılmadığını gene ondan öğrendim. Bu değirmenin hocamın hafızasındaki yeri, bildiğimiz tozşekerin bulunmadığı yıllarda iri şeker kütlelerinin parçalanıp değirmene konması ve çekmesi için çocuk Sami'nin eline verilmesi şeklindeydi:) ''Çok severdim bu işi'' diyordu hocam, ''baştan zorlanan kol, büyük parçalar giderek ufalanıp toz haline geldikçe kolayca dönerdi, benim için bir nevî eğlenceli oyun gibiydi bu, ben kolu çevirdikçe çıkan sesi de çok severdim...'' Bu nedenle, değirmenlik bir iş olduğunda hemen onu çağırırlar ve değirmeni eline tutuştururlarmış. O da evlerinin kapısının önüne oturur ve keyifle çekermiş değirmenin içindekileri. Şeker fazla çekilirse incecik pudra şekeri haline gelirmiş tabii:) Güzel günlermiş vesselâm... Yaşlı değirmen artık dinleniyor, emekliye ayrılmış ama kolunu çevirdiğinizde gülümsüyor gibi sanki, o eski ve bereketli günlerin kalabalık sofralarını hatırlıyordur belki, kimbilir, değil mi?..   

Hiç yorum yok: