15 Ağustos 2012 Çarşamba

Benden:)

 
 
İstanbul'dan uçakla dört saat elli dakikalık mesafe, İzmir'i de eklersen evet, alenen binlerce kilometre... Avrupa kıtasının en batı ucu, sonrası okyanus zaten. Velâkin; daha gitmeden oda oda gezebilmektesin kalacağın evi, hangi odada uyuyacaksın, sabahları pencerenden hangi manzara görülecek, nasıl bir salonda oturup keyif yapacaksın, ne tarz bir mutfakta cümleten şenlikli yemekler pişirilecek, nasıl bir masada cümbür-cemaat yenecek, nasıl bir banyoda yıkanacaksın falan, hepsini daha gitmeden görüp karar vermek mümkün artık. Hele de seçme işi ortak kararla bana bırakılmışsa, tadından yenmez:) Herkes farklı yerlerde, hâttâ farklı ülkelerde, işiyle-gücüyle uğraşırken bir yandan da gönderdiğim seçenekleri inceleyebiliyor, fikirlerini söyleyebiliyor, özel istekleri varsa bildirebiliyor, yoğun bir e-posta trafiğine bakıyor yani iş. Akşamına kalmadan da karar veriliyor zaten, mesele değil yani. İnternetin faydaları işte:) Artık otelde kalmanın modası geçti, hiçbirimiz de seyahat acentası ile ülke gezen klasik tur insanlarından olmadığımıza, ne zaman uyuyup uyanacağımıza, ne zaman nereye gideceğimize, nerede ne yiyeceğimize kimseyi karıştırmak istemediğimize göre, özellikle bizim gibi birbirini çok iyi tanıyan, huyunu-suyunu bilen birkaç kişi seyahate çıkarsa, kısa dönem ev kiralamak hem çok ekonomik, hem de muazzam keyifli. O vakit; ortak zevklerden yola çıkarak böyle 18.yüzyıldan kalma eski ama çok şık bir apartman seçebilir, hangi yatakta yatacağına karar verebilir, Lizbon'un neresine kaç dakikalık yürüyüşle gidebileceğini  ve hâttâ sabah kahvaltısı için taze ekmeğini, peynirini, yumurtanı falan hangi şarküteriden alabileceğini bile bilirsin ki; hiç yabancılık çektirmez sana bu ön bilgiler. E daha ne olsun? ''Bundan iyisi, Şam'da kayısı'' derler ya... Farklı ülkelerden gelecek ekip tamamlandığında, ilk akşam yemeğinde ne pişireceğimize de orada karar verelim artık, vejetaryen yemekler benden:)

Hiç yorum yok: