24 Haziran 2012 Pazar

Öz ve göz...

 
''İnsanın özü neyse, gözü de onu görür...''
(Hakikatte olanla sizin görmeyi seçtiğiniz arasında ya ciddî bir fark varsa????..)

Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için muhtemelen siz yanılıyorsunuzdur. Sebep sadece aymazlık/görgüsüzlük olmayabilir...

Örneğin; trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç susun demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam diyebilirsiniz. Ama sorsanız, belki de onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür, eve dönmektedirler.

Prof.Covey’in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, ''şunların kafasına çantamı indiresim geliyor!'', demiş. Bunun üzerine oğlu; “anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” diye cevap vermiş..

Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu? Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.

Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz.

Covey bu örnekleri ; “aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler” diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor ve Einstein’in bir sözünü anımsatıyor:

''Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.''

Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu aşma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?

ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA
değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen herşeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…

(Alıntı...)

3 yorum:

kaplanseckin dedi ki...

Cok etkileyici.. Emeginize saglik..

Zeynep dedi ki...

''Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.''

Yol gösterdiginiz ve burada paylastiginiz hersey icin sonsuz tesekkürler.

Münih'ten sevgiler

Zeynep

Handan Demiralp dedi ki...

Gönülden teşekkür ederim. Bir çıkış yolu işaret ediyorsa paylaştıklarım, yola ışık tutmaya yarıyorsa eğer, ne mutlu bana... Sevgilerimle, sağolun.