15 Haziran 2012 Cuma

Alaçatı, yeniden...


 ''Modern yeldeğirmenlerinin rüzgârlı ülkesi''ne doğru yola çıktık bu sabah, sandık-sepet-köpek, hepbirlikte, epey zaman sonra yeniden... Haliyle rüzgâr karşıladı bizi ama hiç rahatsız edici değildi doğrusu, İzmir'in sıcağından sonra iyi geldi. Önce Port Alaçatı'daki küçük evin kapısını-penceresini açtık, rüzgârı ve taze havayı içeri aldık. Sonra istikamet çok yakındaki Antmare Otel, burayı en son ziyaretimde henüz ortalıkta olmayan bu çok hoş mekânı gezip dolaştık, sonbaharda yapmayı plânladığımız spiritüalite kampı için detaylı görüşmeler yaptık ve oradaki dostlarımızla keyifli bir öğle yemeği yedik...

Gelmişken Ege denizi ile merhabalaşmak iyi olur dedik ve iş görüşmesinden günübirlik tatil havasına direkt geçiş yaptık:) Yani bu sene deniz sezonunu Alaçatı'da açtık...

Antmare; ne çok büyük, ne çok küçük denebilecek, tam orta karar bir konaklama tesisi. Benim de kamp için aradığım kesinlikle buydu zaten. Her detayı incelikle tasarlanmış, profesyonel bir estetik anlayışı ile sadelikteki güzellik yakalanmış hakikaten, burayı çok sevdim. Büyük bir ihtimâlle sonbahar kampımız burada olacak ve eminim çok da güzel olacak:)
 
Ben deniz sonrası ince elenmiş, altın parıltılı dere kumundan mamûl ufak kumsalda güneşlenirken, bu akşam başlayacak festivale konuk olacak sanatçılar, ekipler de otele gelmeye başlamıştı. Kısa süre için de onlar da bana katıldı, millet yol yorgunluğunu Ege denizinin sularında bıraktı. Yanımdaki ahşap şezlongda yatan Cem Adrian'dı. Bu gece Can Bonomo ve Luxus konseri var. Yarın gece ise festivalin ağır konuğu, güzel ve siyah İspanyol hatun Concha Buika Alaçatı'da bir konser verecek. Belli mi olur şimdiden, belki ben de orada olurum. Şimdi saçlarımdaki deniz tuzu, rüzgâr ve altın parıltılı kumla artık vedalaşmak üzere duşa doğru gidiyorum:) Bu güzel gün için teşekkürler Alaçatı, seni yeniden seviyorum...

Hiç yorum yok: