8 Aralık 2012 Cumartesi

Fuarda 2.gün...


''Travel Turkey İzmir''de, bugün Muğla standıydaydık. Türkiye'nin en gözde turizm ögelerini bünyesinde barındıran ilimiz Muğla, sadece Bodrum'u, Marmaris'i, Fethiye'si, Milas'ıyla değil, çam balı, zeytini, narenciyesi, pamuklu el dokumaları, kilimleri, çarıkları ve özgün mimarisiyle de tanınıyor...  

Artık el yapımı çarık giyen olmasa da; sanatı yaşatmak mühim elbette. Muğlalı bu genç adamın asıl mesleği ayakkabı tamirciliğiymiş ama çarık yapmayı bilhassa öğrenmek istemiş. Uzun bağcıklı, geleneksel deri çarıkları el emeğiyle imâl ediyor, işini çok severek yaptığını da belirtiyor.  Gençlerin böyle şeylere ilgi duyması insanı sevindiriyor:) Özellikle turistler yakın alâka gösteriyormuş bu el yapımı çarıklara...

Van kedisi Van'da yaşamalı, onları yakından görmek isteyenler kalkıp Van'a gitsin ya da belgesel falan seyretsin, internetten araştırsın, görsün. Artık iletişim ve bilgilenmenin dünya kadar yolu var kardeşim, bunlar leblebi ya da şekerleme değil ki, canlı, Van'ın sembolü diye alıp İzmir'e getirmenin, hayvancıkları kafese koyup millete seyrettirmenin mânası yok! Hiç keyifli değillerdi haklı olarak, onca gürültü-patırtı içinde, bütün gün kafeste yapay ışık altında oturmak, gelene-geçene seyirlik malzeme olmak onların istediği bir şey olmasa gerek. Üstelik bazıları sadece bakmakla da yetinmiyor tabii, meselâ yanında gezdirdiği çocuğunun elindeki kutu içeceğin pipetiyle hayvancıkların kıçını-başını dürtüklemesine, zaten huzursuz olan bu nesli koruma altındaki hayvanları ekstradan huzursuz ve rahatsız etmesine hiç ses çıkartmayıp sırıtarak bakan, hasbelkader bir çocuk doğurdu diye kendini ''anne''den sayan kimi varlıkları da hesaba katmak lâzım! Kim üzerinde ''İzmir İnsanı'' yazılı bir kafes içinde, hiç tanımadığı, bilmediği bir ortamda bu şekilde sergilenmek ister, habire parmak-pipet sokulup dürtüklenmek de cabası, yorulmuş hayvanlar yâhû, yazıktır! Ne güzel kocaman posterini yaptırmışsın işte, birbirinden farklı renkte o güzelim gözleri yakından görmek isteyen doya doya baksın, hâttâ bu isteği bahaneden sayıp kalksın Van'a gitsin, yöreyi başka özellikleriyle de tanısın, kültürünü, bilgisini çoğaltsın, değil mi ya? Bu mantıkla; Denizli standında da horoz eksiği vardı o zaman, niye koymamışlar ki şöyle üç-beş tane, tövbe tövbe yâhû! Lüzûm yok artık böyle şeylere...
 
Bugün ne yiyeceğime kendim karar verdim, dünkü karmaşadan sonra gayet sakin ve mütevazı bir öğün seçtim:) Makarna dışında hepsi sebzedir ve zeytinyağlıdır, orta yerde oturan yoğurtla birlikte dünkü mide yorgunluğuna devadır, şifadır vallahi...

Yarın fuarın son günü, ''Travel Turkey İzmir''den son canlı yayını gerçekleştireceğiz. Şimdi artık biraz kafa dinleme vakti, herkese mutlu Cumartesiler OLsun efendim:) 

4 yorum:

Mustafa dedi ki...

Handan hanim bugunku yayinda sizi begeniyle izledim.Acik soyliyeyim kameramaninizi begenmedim.siz konusurken orada okadar gosterecek sey varken hep kulakliginizi gosteriyordu.:-) Bal kasigi (simsir miydi),zeytin kolanyasi ve carik ustasi dikkatimi cekti..yarin yine ekran basinda olacagim.sevgilerle...

Handan Demiralp dedi ki...

Bir aktüel, bir de sabit kamera ile çalışıyoruz, iki kameramanımız var yani Mustafa Bey. Detay çekimlerde aktüel (omuz) kamerası çalışıyor, diğeri geniş açılarda kullanılıyor. Ben izlemediğim için bilemiyorum tabii ama konuşurum kameraman arkadaşlarımla, kulaklık zaten konforsuz bir şey, ayrıca görüntülenmesine bence de gerek yok:) Bal kaşığı şimşirden ve el yapımı, evet. Bu nedenle hiçbiri diğeriyle eşit değil, ufak farklılıklar var. Bir tane de ben aldım, bala plastik ya da metal kaşık sokulmaz, ahşap en iyisi. Zeytin kolonyası alkollü olmasına rağmen, diğer kolonyalar gibi cildi kurutmuyor, yumuşak bir etkisi var ve ferah kokuyor, ben sevdim. Çarıklar zaten çok güzel, ayakta nasıl durur bilemem ama?:) Teşekkür ederim, hepinize selâm ve sevgilerle...

serpil dedi ki...

Gerçekten saçma kedicikleri o şekilde sergilemek, çok üzüldüm ya, kimin fikri acaba.
Size de mutlu bir Pazar diliyorum, sevgiyle.

Handan Demiralp dedi ki...

Reklâm ve tanıtım amacını anlarım da; bu garipler dediğim gibi, yöresel gıda maddesi değil ki, canlı varlıklar, hisleri, rahatsızlıkları vs. var. Kimin fikridir bilemem ancak bu gibi parlak(!) fikirlere sıkça rastlanır güzel ülkemizde, bilirsiniz. Alâka çekmek gayesiyle oraya kondrulmuşlar, takvimi yapılabilir, kartpostalları gelenlere verilebilir, ne bileyim türlü hediyelik eşya yapılabilir belki ama, kendilerini canlı olarak kullanmak çok gereksiz. Van dışında uzun süre yaşayamayan hayvanlar bunlar üstelik, çok hassaslar. Allah akıl-fikir versin diyelim. Sevgi ve teşekkürlerimle...