4 Aralık 2012 Salı

Bol felâket soslu kıyamet ve...


''Altın Çağ varsa eğer, karanlık dönem olacaksa mutlaka Altın Çağ’a geçiştir, yüreği ve düşünceleri aydın kişiler zaten etkilenmeyecektir!
Düşünsenize; kimseye kendinizi anlatmak zorunda kalmıyorsunuz, kelimelerin yanlış anlaşılması da yok!
Tüm niyetiniz dışınızda; herkesinki öyle… Ne yalan var ne dolan!
Sevinenler bu tarafa, korkanlar derslere devam!..'' diyen değerli Olcay Gülgün Karaoğlu'nun yazısının tamamı için müracaat buraya lûtfen... 
Ve bence asıl sağlam yazı, Ekşi Sözlük'ten, değerli özgelişim eğitmeni/yazar Nil Gün'den (yazının orijinal kaynağı için pembe linke bir tık rica edeceğiz mümkünse), buyrunuz efendim:

''21 aralık 2012: homo sapiensten homo novusa doğru...

21 aralık’ta dünyanın değişik köşelerinde kıyameti bekleyen bir insan nüfusu var bu gezegende. aynı zamanda bu tarihi, ruhsal dönüşümün hızlanmaya başladığı tarih olarak algılayanlar da var.

ben 1970’li yıllardan itibaren başlayan bu dönemi bilgi çağından bilinç çağına geçiş döneminin başlangıç evresi olarak algılıyorum. şu anda yaşamın her alanında iki uç realite yaşanıyor: eski dünya ile yeni dünya aynı anda mevcut. aradaki uçurumun gölgesi, gecenin şafaktan önceki en karanlık hali kadar koyu.

insan denilen tür, başlangıçtan itibaren adım adım evrimleşerek bugünkü şeklini aldı. fiziksel evrimin yanı sıra bilinç de her yeni türle birlikte biraz daha arttı. her yeni tür, bir önceki türün daha üst bilinç versiyonu oldu. bir zamanlar daha eski atalarımız olan neandertal ve daha yeni atalarımız olan kro magnonlar 30 bin yıllık geçiş süresinde bu gezegende birlikte var oldular. daha sonra neandertaller yok oldu. kro magnon ve homo sapiensler de bir süre aynı anda var oldular. sonra kro magnonlar yok oldu. biz homo sapiensler de insan türünün son hali değiliz. evrimleşme devam ediyor.

şu anda da gezegenimizde şeklen birbirine benzeyen ama bilinç seviyeleri farklı iki tür insan yaşıyor: homo sapiens ve homo novuslar. ama bu kez birlikte varoluş süreci, otuz bin yıl olmayacak; çok, çok daha kısa sürecek. teknolojik gelişimin yarattığı yoğun radyasyon, ruhsal gelişimin teknolojik gelişim hızıyla paralellik arz etmemesi, insanlar ve ülkeler arasındaki derin sosyoekonomik uçurum, dünyanın dört bir yanında bitmek bilmeyen savaşlar, doğal kaynakların hızlı tüketimi, sistemin çöküşü, depresyonun alarm boyutunda artması, hastalıkların ve özellikle bağışıklık sistemini çökertici hastalıkların artması, iklim değişiklikleri, hava, su ve toprağın kimyasallarla kirlenmesi… değişim çok hızlandı ve hızı her geçen gün katlanarak artıyor. insanlık dünya tarihinde daha önce yaşanmamış bir boyutta krizin içinde ve çoğu insan, krizin boyutlarının farkında bile değil. bu kriz sanıldığı gibi sadece ekonomik bir kriz değil. bu kriz bir bilinç krizi.

geleceği hatirlamak kitabımda bu krizin ve dönüşümün boyutlarını çok daha geniş biçimde yazdım.

gelelim yukarıda sözünü ettiğim iki tür insana. homo sapienslerin ilkelleri var, gelişkinleri var. homo novuslar ise zaten ruhsal boyutta daha gelişkin bir üst insan türü versiyonu. bu gelişkin insanların çoğu da genç yaşta.

eğer gelişkin homo sapiens isen:

dünyanın gidişatının akıldışı olduğunu düşünüyor ve hissediyorsun.


dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim vs. her türlü ayrımcılığın ilkellik olduğunun bilincindesin.


farklılık ve çeşitliliğe saygı göstererek eşitlik ve özgürlük için dünyanın değişmesini arzu ediyorsun. sen kendi ilişkilerinde daha eşitlikçi ve özgürlükçü seçimler yapıyorsun. değişimi kendinden başlatıyorsun.


hayatın illüzyonlarını görmeye başlıyorsun.


kendinin ve bütün’ün iyiliği için, başkalarının empoze ettiği ödünç düşünceleri sorgulamadan kabul etmek yerine kendi düşüncelerinle düşünmeye başlıyorsun.


kendi içsel güçlerini ve yeteneklerini fark etmeye ve kullanmaya başlıyorsun.


kendi gerçeğini dile getirmeye ve benzer duyguları paylaşanlarla birleşmeye başlıyorsun.


uyanmaya ve kendini gittikçe özgür hissetmeye devam ediyorsun.


daha çok haz duyuyor, daha az korku hissediyorsun.


varlığının birçok insana yararı oluyor.


kendi hayatında, ilişkilerinde ve seçimlerinde barışçıl çözümlere odaklanıyorsun.


sürekli araştırmaya öğrenmeye, gelişmeye devam ediyorsun. yeniliklere açık bir zihin yapısına sahipsin.


örf, âdet, gelenekleri, sana aktarılmış inançları sorgulayıcı bir meraka sahipsin.


doğaya, insan ve hayvan haklarına saygılı bir yaşam sürüyorsun.

tebrikler! “yeni dünyada yeni insan” olma yolunda öncüsün. dünya realitesini değiştirmek senin elinde. devam et! en zor anlarda bile. eski dünya çökerken çoğumuz el ele olmayı sürdürüyoruz. gücümüz el ele olmaktan geçiyor. el ele olmanın gücü çok büyük.

şu anda iki katmanlı kolektif bilinç mevcut. eski paradigmadan çıkmak isteyen insanların sayısı sanılandan fazla ama çoğu insan yeni paradigmanın var olduğunu bile bilmiyor. hazır olanları ise bir minik dürtü bile uyandırmaya yetiyor. bu dürtü, bir kitap, bir eğitim, bir söz, yeni tanıştığın bir insan olabiliyor.

eski dünya korku, kontrol, hastalık, umursamazlık, ayrılık ve güçsüzlük, güç mücadelesi gibi düşük frekanslar üzerine kurulu.

yeni dünya’da gezegenimiz bugüne kadar olduğundan çok daha yüksek frekansla varlığını ifade ediyor. (schuman rezonansı yükseliyor.)

yeni dünya, sevgi, barış, birlik, özgürlük, haz ve yaratıcı varlıkların oluşturduğu insan ailesi üzerine kurulu. artık kısıtlanmaya ve aldatılmaya razı olmuyoruz. hayatın döngüsünde kendi yerimizi kendimizin tayin etmesini seçiyoruz. eski dünyada kalmak ya da yeniye yer açmak. iki farklı realite.

biri nevrotik ego beslemeli, güçlü zayıfı ham yapar “beşer realite”, diğeri ruhumuzun beslediği “sağlıklı ego insan realitesi.” şu anda ilk realite diğerinin kolektif bilinç gücünden bihaber. ikinci realite de sayılarının ne kadar çok olduğundan bihaber.

şunu da vurgulamalıyım. sağlıklı egoya sahip insan, nevrotik egosu hiç olmayan insan değildir. ama nevrotik ego bakış açısı her geçen gün küçülen, sağlıklı egosu her geçen gün büyüyen insandır. “ya hep ya hiç” bakış açısı nevrotik egonun ürünüdür. geçiş döneminin çocuklarıyız. gelişim denilen şey, nevrotik ego düşünce, duygu ve davranışlarımızın farkında olmak ve onları hayatımızdan eksiltmektir.

yeni dünya, benmerkezci olmayan, bütünsel görebilen ve düşünebilen insanlar tarafından kuruluyor.

uyananlar yolu biliyor. ama yolu yürümek lazım.

2012 dünyanın sonuyla değil, insan türünün evrimiyle ilgili.

realitemizi yaratan biziz.

güçlü varlıklarız.

geleceği biz yaratıyoruz. düşüncelerimizle, seçimlerimizle, aksiyonlarımızla.

günümüzün geçerli gibi görünen bir avuç “güçlü”nün, “güçsüz” yığınlar üzerinden geçindiği ve zorbalıkla hükmünü sürdürdüğü yamyam sistemi, insanın cehaleti üzerine kurulu. böyle gelmiş ama böyle gidemeyecek. bu akıldışı sistemin sürdürülebilir olması ne fiziksel ne ekonomik ne ruhsal, hiçbir boyutta mümkün değil.

en güçlü olan daima gerçek olandir. kolektif bilinç manipülasyonundan, toplumsal inanışların dayattığı sürü bilincinden uzak durabilmek cesaret ister… ve yaşam cesurları sever!

yeni yılın ilk yazısında ocak 2013’te gelişkin homo sapienslerin ve homo novusların bilinç yükselmesi sürecinde neler hissedebileceklerini paylaşacağım. geleceği inşa etmekte nefer olacak insanların geleceği hatirlamak kitabımda anlattıklarımın kendilerine tanıdık geleceğini biliyorum.

sevgiyle hoşça olun...''

Yeterli mi? Bilemeyiz orasını tabii, herkesin kendi bilinci bilir:) Sevgili Harun Kolçak'ın Twitter'da söylediği gibi; ''bilinç kıyamı'' mı, çoğunluğun korkuyla beklemekte olduğu o bol felâket soslu ''kıyamet'' mi? Bunu bilincinize sorun kardeşler, kimin ne dediği aslında çok da önemli değil yani. Sizin şu an durduğunuz yeri ve kim olduğunuzu belirleyen şey ''bilinciniz''dir zira, gerisi küllîyen hikâye. Hani derler ya; ''giden gider, kalan sağlar bizimdir...'', işte o hikâye:) Hayırlısı diyelim, alaycılar, aşağılayıcılar, saldırganlar tayfasına da selâm çakarak (onlar da büyüyecek vakti gelince, onların da bir tekâmül plânı var, hep aynı bilinç seviyesinde çakılı kalmayacaklar elbette) aynen yolumuza devam edelim...

(Kaynak destekleri ve işaret ettikleri için sevgili Halûk Demiralp'e şükranla, daima...)





Hiç yorum yok: