11 Eylül 2012 Salı

OLmak ya da OLmamak...

 
Bitirdim. Ama bitmesin istediğim kitaplardandı, hani böyle hergün birkaç sayfa daha eklensin, hayatın içinden örnekler çoğalsın, Darel hiç durmadan anlatsın, formüle etsin falan, sürüp gitsin yani bu şekilde... Ama; tabii ki yok öyle yağma, adam oturup 351 sayfalık kitap yazmış işte, dünya kadar da yaşanmış örnek var içinde, oku, yorumla, uyarla ve uygula, herşeyi yazarından bekleme! Al içinden işine yarayacak herşeyi, düşün-taşın, hâttâ paylaş ki; herkes düşünsün üzerinde. Meselâ:

''İlişkileriniz, OLduğunuz kişiyi deneyimlemeniz için size sunulmuş alanlardır... Siz sadece VERİCİ bir insan OLMAYI seçiyorsanız, tüm ALICI olmayı seçen insanlara açık davetiye dağıtıyorsunuz. Bu iki tip kişi birbirlerini bulduklarında, aralarında bir bağımlılık oluşur. Bu sessiz anlaşmayı hayatınıza nasıl davet ettiğinizi kendinize sorduğunuzda, sorunu çözecek asıl soruyu da göreceksiniz... O şudur: Artık bu sorunla yaşamamaya karar verir ve gereğini hayatıma geçirirsem, ben kim OLURUM?..''

Darel Rutherford çok eski bir özgelişimci, Esra Banguoğlu Oğut&Aykut Oğut ikilisinin de hocası aynı zamanda. Kitabında özetle ''Güç Duruşu'' denen şeyi öğretiyor öğrenmek isteyenlere, ''yolunuz üzerindeki tek engel aslında sizsiniz, siz ve ego kaynaklı bütün o sıradan bahaneleriniz, kendi yolunuzdan çekilmeyi öğrendiğinizde zaten engel falan da göremeyeceksiniz''ana mantığı ile. Ve şöyle  devam ediyor Darel:

''Hayatta yaptığınız en önemli anlaşma, kendinizin KİM OLACAĞINA dair verdiğiniz karardır. Hayatta deneyimledikleriniz, kendinize dair hissettiklerinizin yansımasından başka birşey değildir.  Kendinize verdiğiniz değerin sınırları hayattan alacaklarınızı, kendinizi nasıl tanımlayıp gördüğünüz ise bolluğun size akış kanalını belirler... Düşünün; yerine getiremeyecekleri sözler veren ne kadar çok insan vardır. Verdikleri sözleri habire bozarak kendilerine ne kadar zarar verdiklerini görmezler bile. Bu alışkanlık, hayatta başarılı olmak için gerekli olan öz saygıyı yerle bir eder. Kendi ağzımızdan çıkan sözlere önce biz güvenmedikçe başarılı olmak mümkün değildir. Bu tip kişiler kendilerini ayaklarından vurur ve sonra yarışı neden bir türlü kazanamadıklarını merak ederler. Eğer mutfaktaki sıcaklığa dayanamıyorsanız, aşçı olmaya kalkmamalısınız...''

Darel, mütemadiyen başkalarını memnun etme ihtiyacı hissetmeyi bir ''hastalık'' olarak niteliyor kitabında, ''başkalarının takdirine, onayına muhtaçlık hastalığı'' olarak, özünde kendini yeterince sevmeme, değerli bulmama, kendine inanmama var. Başarıyı da şu üç şeyin kişilikteki varlık derecesine bağlıyor: ''Kişisel güç'', ''kişisel değer'' ve ''kendine güven''... Başkalarıyla ilgili birşey yok yani işin içinde, kendin OLmak ve onun, şunun, bunun gibi değil, kendin gibi OLmak var, o kadar. Hayatın kalitesini değiştirmek için sadece düşünme şeklini değiştirmenin ve elbette bu yeni alışkanlığa uyum sağlamanın gerekliliğini anlatıyor yaşanmış örneklerle. Ego, mevcut düzenlerin değişmesinden yana değil, değişikliği hiç sevmiyor çünkü güvenli bulmuyor ama ego direncini kıracak düşünce egzersizleri var ve bu uygulamaya geçince ortada mesele de kalmıyor zaten, kendi yolunuzu kendiniz açıyor, bir başka deyişle kendi önünüzden çekiliyorsunuz. ''HAYIR'' demenin gücü üzerinde de epey duruyor Darel, ''istediğiniz gibi bir hayatı yaşamanız için gerekli ilk adım, bunu yaşamanızı engelleyen her kim ve ne varsa ona/onlara  HAYIR  demektir, eğer durumunuzdan memnun değilseniz (hayır, ben bunu yeteri kadar yaşadım) deme iznini kendinize vererek durumu değiştirmeye başlayabilirsiniz. Çok karmaşıkmış gibi görünen şeylerin çözümü aslında çok basittir, William Shakespeare'in ünlü eserindeki replik gibi, OLmak ya da OLmamak, işte bütün mesele bu ve hangisini seçeceğinize dair karar da yalnızca size ait, bu hayatınızı belirleyecek şeydir...''

''Hayatımızda OLan herşey, inandıklarımızın sonucudur'' diyen Darel Rutherford'un yöntemi bana çok yakın geldi. Bir sorunla karşılaşıldığında ona dışarıdan çözüm bulmaya çabalamak hep bilinen şeydir, ama çözüm bulmak yerine çözümün kendisi OLmayı öğreten fazla kitapla karşılaştım diyemem şimdiye kadar. ''Siz önce kim OLduğunuza karar verin'' diyor, ''ve bu OLma halinden hoşnut değilseniz düşünün bakalım, bu sorunu yaşamayan biri olsaydınız, siz nasıl OLurdunuz?..'' ''Güç Duruşu'' çalışmasını da bu omurga üzerine oturtuyor zaten. Danışanlarının seanslardaki ''kendine acıma/acındırma ve kurbanlık'' hikâyeleri ile açıkça dalga geçtiğini, hâttâ onları taklit ederek ağlamaklı bir sesle ''evet ya, eminim aynen öyledir, çok haklısın, yazık sana, bla bla bla...'' dediğini de anlatıyor:) Çok şaşırıyor ve kızıyorlarmış baştan ama sonra? Durum değişiyormuş tabii. Ve kitap şöyle bitiyor:

''Hayat adaletli olmadığı için Tanrı'ya şükürler OLsun. Problemler olmasaydı, ne kendimizi keşfetmek, ne de büyümek için fırsatlar yaratabilirdik. O zaman büyüme tutkusuna da sahip olamazdık zaten...''

Hep başkalarından birşeyler bekleyerek, yoksunluk bilinci içinde mütemadiyen ihtiyaçlar silsilesi yaratarak, dürüst ve işe yarar olmayan dünya kadar yöntem peşine düşerek, kurban rollerini giyinerek, hep aynı ezbere şikayet replikleriyle dönüp dolaşıp aynı yere gelerek hayatı yaşamış olmuyoruz yani, bozuk para gibi harcıyoruz! Çözüm bulmayı değil, çözüm OLmayı öğrendiğimizde ise çarkın dönüşü değişiyor, işte o zaman başlıyor belki de asıl hayat. Öğrenmeye istekli olanlar için; kitap Dharma Yayınları'ndan çıktı, benim elimdeki 3.baskısı, hayattaki geri alınamaz kimi ağır tecrübelere kıyasla da fiyatı hayli ucuz sayılır:) Öte yandan; öyle tra lâ lâ zaman geçirme kitabı değil, bir çalışma ve uygulama kitabıdır, belirtmekte fayda var. Keyifli okumalar...

''İNSAN BEDENİNDE AMELİYAT YAPMAK İÇİN ONU BAYILTMAK GEREKİR. RUHUNDA YAPMAK İÇİN İSE AYILTMAK...''
Özdemir Asaf'ın ışığına hürmet ve selâm OLsun bu vesile ile...

3 yorum:

serpil dedi ki...

Ne tesadüf, ben de bugün gördüm kitabı, yazınızı okuduktan sonra da almaya karar verdim, eh evde patiler de hazır kitabın yanına koymak için :)

Handan Demiralp dedi ki...

Tesadüf?:) Kitabın yolunuza çıkma vakti gelmiş bence, ben de bu kurguda rol almışım çok önceden anlaşılan... Hayrınıza OLsun, patilere selâm, gönülden teşekkür:)

Handan Demiralp dedi ki...

Adsız "OLmak ya da OLmamak..." kaydınıza yeni bir yorum yaptı:

merhaba))gerçekten merak ediyorum;yazdıklarınıza inanıyormusunuz?? demiş, soru Darel'e olsa gerek sanırım, onun yazdıklarından bahseden bir yazı bu çünkü, yanlış yere sorulmuş. Türkçe değil İngilizce olarak bir e-posta atın kendisine bence, cevap vereceğini umuyorum:) Adınızı belirtin yalnız, adsız olursanız es geçebilir zira. Teşekkürler...