22 Eylül 2012 Cumartesi

Tenis ve yüksek topuk?..

 
 
 
 
Zerre anladığımı söyleyemem, hiç oynamadım, izleyicisi de değilimdir tenis sporunun. Bütün kasları çalıştıran ve ciddî efor gerektiren bir spor olduğunu bilirim, hanımlara yakışır, kıyafetleri falan hoştur evet, ayrıca diğer spor dallarından farklı olarak müthiş bir sessizlik içinde icra edilir, oyuncu konsantrasyonunu bozacak hiçbir sese tahammül yoktur, servis atarken oyuncuların attığı çığlıklar hariç:) Ben de oynasam, o kadar eforla herhalde ortalığı inletirdim, orası ayrı mesele, şimdi daha iyi anlayabiliyorum o tuhaf haykırmaların sebebini... Maç devam ederken ayağa kalkamaz, tribünde dolaşamaz, gürültülü şekilde konuşamazsınız, sayı getiren atışlarda dozunda alkış serbest. Kısa aralarda ne yaparsanız yapın ama çabucak, bir-birbuçuk  dakikada ne yapabilirseniz o yani. Tuvalet ya da çay-kahve almak için çıkmışsanız ve ara bitip oyun başlamışsa giremiyorsunuz, kapıdan ayakta izleyeceksiniz artık bir sonraki oyun arasına kadar, kural böyle. Kort gayet kalabalık oluyor, orta hakemleri, çizgi hakemleri, kulede oturan en baba hakem, bir sürü top toplayıcı falan. Oyuncu performansına bağlı olarak gayet uzun olabiliyor tenis maçları, 3.fotoğrafa dikkat ederseniz eğer ayaklarımın çıplak ve başparmağımın da bantlı olduğunu göreceksiniz, topuklu pabuçlara tahammülü sonlandıracak kadar çekişmeli (dolayısı ile uzun) olmuş o maç meselâ! Kupa törenini sunacağım için öyle giyindim tabii, yoksa çok şükür o kadar deli değilim:) 

Yarın da final maçı var saat 16.00'da, ardından turnuva sona erecek. Bugün çiftlerde şampiyon belli oldu, İngiliz ikili kazandı çiftler kupasını. Ve ben bütün günü orada geçirdim, üç adet uzun tenis maçı izleyerek, tenisin kurallarını öğrenerek ve yayın arkadaşlarımla yorumlar yapıp eğlenerek... Diğer detaylar için şuraya göz atabilirsiniz. Bu turnuvada sadece erkekler yarışıyor. Yarın şampiyon belli olacak. Güneşli ve sıcak gün, akşam saatlerine doğru başlayan rüzgâr ve serinlikle epey havalandırıcı+ürpertici oldu, yarın daha tedbirli gideceğim zira sonlara doğru üşüdüm yâhû! Haa, bir de yedek ayakkabı götüreceğim yanımda elbette, bugün amatörlüğüme geldi, ayaklarım mahvoldu ama artık işin kuralını öğrendim:) Bir de; herkesin şortlu, tenis etekli, eşofmanlı ve spor ayakkabılı olduğu bir yerde gökdelen topuk ayakkabılı, makyajlı ve süslü-püslü giyinmiş bir kadın görürseniz lûtfen dalga geçmeyin hemen e mi, o kuvvetle muhtemel izlediğiniz turnuvanın sunucusudur, işi budur da ondan öyledir, öyle gerekmiş ve öyle istenmiştir ki öyledir, deli falan değildir yani. Ama maçları bu kıyafetle çıplak ayaklı izleyen birini görürseniz, bilin ki o benim, zira ben genel olarak topuklu ayakkabılardan nefret ederim! Lâkin; parmakarası terlik ya da düz sandaletle dolaşamayacağınız yer ve zamanlar da vardır, orada mecburiyet girer devreye maalesef... O durumda da, kamera önünde olmadığım sürece ayaklarımı özgür ve çıplak bırakmakta hiç sakınca görmem. Dilediğinizi düşünebilir ve söyleyebilirsiniz yani, atış serbest, şimdiden ve peşinen teşekkür ederim efendim:) 

Hiç yorum yok: