7 Eylül 2012 Cuma

Manyak herifler!..


İnsanı darmadağın edebilme becerisine sahip iki sinema insanı; biri bu, filmin yönetmeni, zaten manyak herif yani! Öteki üzerinde de fazla konuşmaya gerek yok, ''Biutiful''daki rolü ile 2010 Cannes Film Festivali'nde ''en iyi erkek aktör'' ödülünü kucaklamış olan, lâfını sakınmadan ortaya söyleyen, araba kullanmayı bilmeyen ve ehliyet alma lüzûmunu da hiç hissetmediğini belirten o tuhaf İspanyol... Bunların imza attığı filmlerden korkacaksın kardeşim, bileceksin ki öyle sabun köpüğü, kolay filmlerden hoşlanan seyirciyi hiç açmaz bunların filmleri, ona göre oturacaksın başına yani, ben onu bilir-onu söylerim! Müptelâsı  olduğum Barcelona şehrinin aynasını tersine çevirip, karanlık ve çirkin taraflarını hiç öyle sanatsal estetik kaygısı falan gözetmeden, alenen göze sokması yanında, içinden kanser, spiritüalite, çok derin insanî acılar ve sert yüzleşmeler geçen bir filmdi ''Biutiful'', darma-duman etti ruhumu, Bardem olacak o adamla da aynı gökyüzü altında yaşıyor olduğuma bir kez daha şükrettirdi, daha ne denebilir ki?.. 

Evvelce  ''Paramparça Aşklar ve Köpekler'' le ruhları kurşuna dizen Meksikalı yönetmen bu defa adetâ ''beyin ölümü'' etkisi yaratmış, evet! Çirkinle güzeli, iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı muazzam bir kapıştırma yeteneği, ''kime göre, neye göre?'' sualini çekiçle kafalara çakma, avuçlar dolusu yüzleştirmeyi suratlara sıvama, sonra bütün bunlardan çok derin bir spiritüel sonucu süzme, bardağa doldurma ve seyirciye uzatıp ''hadi bakalım, al iç şimdi bunu ama yüzünü buruşturmadan, çünkü bu senin kendi gerçekliğin!'' demenin, özetle iyi halt yemenin  İspanyolcası yani! Halen izlemeyen varsa, evvelâ kendini hazırlasın, sağlamlaştırsın biraz, ardından oturup izlesin. Sonra da ayaklarını sürüyerek yatağına gitsin, ağzında gerçekliğin paslı ve acı tadıyla, şifa niyetine... Adamdaki ifadeye bakın yâhû, deli midir nedir, tövbe tövbe! Allahtan; akşama yoga seansım var da, yerinden oynayan herşeyimi tekrar hizaya sokup fabrika ayarlarıma geri dönebilirim, yoksa?.. İki saat içinde bu dozda ''farkındalık'' ağır gelebilir insana! 

(Bu muhteşem adamları ayakta alkışlıyorum, yoksayılanı, görmezden gelineni ve genel ezberleri dürtme konusunda sahip oldukları cesarete, yeteneğe ve daha neleri varsa bilmediğim, hepsine şükran ve hürmetle...)

3 yorum:

Handan Demiralp dedi ki...

Bir ADSIZ okur kötü haberlerden şikayet etmiş ve ''biraz da bizim adamlardan bahsetsenize'' demiş. Cevabım kısa: Hiç canım istemiyor:) Teşekkürler...

Takipçi dedi ki...

Hah hah ha! Pazar pazar güldürdü vallahi. Aynı zihniyeti yemek tarifi bloglarında düşünsenize. Tarif başlığı: Frittata (İtalyan Omleti) El Yorum: Biraz da bizim melemenden bahsetsenize yahut nohut - pilav falan.. :D

Handan Demiralp dedi ki...

Melemen,nohut ve pilavdan bahsetmeyi size bıraksam diyorum, varsa kendi blogunuzda doya doya anlatsanız, yoksa bir blog açıp hemen başlasanız, nasıl olurdu?:) Benim blogum da bana kalsa, dilediğimi dilediğim tarzda yazsam? İster İtalyan, ister İspanyol, ister Japon? Ne dersiniz? Teşekkürler:)