4 Mart 2012 Pazar

Bazı...







Bazı kentler gölgesizdir, yazın kavurucu sıcağında serin gölgelerinden yürüyebileceğiniz ağaçları boşuna arar varlığınız, safî betona talim edersiniz kan-ter içinde... Bazı kentler kimliksizdir, asıl tarihlerine vaktinde sahip çıkamamış olmanın acısını sonradan uydurulmuş, üzerine yapıştırılmış kimi kimliklerle geçiştirmeye çalışırlar. Bazı kentler sahtekârdır, kendi söylediği yalana sonunda kendi de inanan zavallı insanlara benzerler. Bazı kentler fecî yavaştır, bununla övünürler çoğu zaman ama o ataletin, o durağanlığın ardında huzurlu bir sükûnetin değil, bariz tembelliğin, uyuşukluğun saklandığını icabında kendilerine bile itiraf edemezler. Bazı kentler özensizdir, geleneksellikle çağdaşlığın eleleliğini, basit görünen ayrıntılarda saklı estetiği çatlasalar da yakalayamazlar ki; bu durumun zenginlikle, varlıkla aslında hiçbir ilgisi de yoktur haa, sadece bilinç ve bakış meselesidir. Bazı kentler nankördür, sahip oldukları çok şanslı coğrafyanın, iklimin, konumun vs. değerini bilmeyi bir kenara itip  giderek çirkinleşmeyi, varolanı da kaybetmeyi umursamazlar...

Bazı kentler ise; binyıllardır üzerinde tepinen insanların her türlü eziyetine inat, güzelliklerinden ve şahsiyetlerinden kaybettiklerinin yerine yenilerini koyarak, mütemadiyen değişip dönüşerek hakiki  varlıklarını muhafaza ederler. İşte bu kentler ''aslı gibidir'' hâlâ, sûret değişmiş olsa da asıl kimlik; üzerinden çok seneler geçmiş bir boşanmanın artık sararmış, yıpranmış ama halen saklanan evrakı gibi, aradığınızda bulunacak, gerektiğinde çıkarılıp gösterilecek bir yerde durur, asla kaybedilmez, yırtılıp atılmaz. Bazı kentler geçmiş zamanlarına hürmetkâr davranır, cami yıkılıp toza dönse de mihrap yerinde kalır yani. İşte bu yüzden, sırf bu yüzden; bazı kentlere körkütük aşık olur insan, bazılarını da ardında bırakırken omuzunun üzerinden dönüp bakmaz...

(Fotoğraflar şehr-i İstanbul'un Kuzguncuk semtinde çekilmiştir. Ne iyi edilmiştir:) Pazar gününe renk, koku ve tad eklenmiştir...)
..........................................................................................................


''Yıkım bir armağandır. Dönüşüme giden yolun başlangıcı...'' demiş Twitter sayfasında hastalık ortağım ve  yoldaşlarımdan sevgili Dida Kaymaz (asla o bildik, tanıdık sahtekâr olanından değildir o elbette, kökünden sapına kadar sahici, hakiki olanlarındandır!), kesinlikle öyle Dida'cığım, kesinlikle:) Baktığın açıya göre değişir vaziyet; kanseri yıkım olarak görürsen yıkılır kalırsın meselâ, ama değişim/dönüşüm sürecinde bir armağan olarak görürsen seni nerelerden nerelere taşır, değil mi? Biz bunun anlamını en iyi bilenlerdeniz çok şükür...

3 yorum:

Baturhan dedi ki...

Bu Kuzguncuk'tan birşeyler çıkacak yakında ama hadi hayırlısı..

Handan Demiralp dedi ki...

Kuzguncuk'tan kuzgun çıkabilir, yani ''dikkat, kuzgun çıkabilir!..'' gibi bir levha semt girişine konabilir. Mi meselâ? İşin ''-cuk'' kısmına birşey uyduramadım şimdi, fotoğraflar güzel ama di mi, sevgimle can arkadaşım benim:)

Baturhan dedi ki...

Ben sana yapacağımı bilirim, sen dur hele..:)