17 Ekim 2012 Çarşamba

Islak...


Yağmur neredeyse hiç durmadı bugün ama dediğim gibi, asla rahatsız etmedi ve engellemedi bizi. Lizbon'un ''Alfama'' bölgesine tramvayla gittik ve daracık sokaklardan geçerek dura-kalka, bazen nefesi tıkanarak da olsa inatla yokuş yukarı çıkan bu çok eski ulaşım aracını bir kez daha sevdik...

Şapkasız ve şemsiyesiz çıkılması tavsiye edilmez, kısa sürede sıçana dönersiniz yoksa:)

Lizbon'un en meşhur pastanelerinden biri bu, 1829'dan beri aynı yerde ve aynı kalitede hizmet veriyormuş, hiç bozulmamış, başka şube falan açmamış. Neredeyse bir asır evvel serviste kullanılan tabak-çanak, bardak vs. dükkânda sergileniyor, burada yiyeceğiniz  herşey katkısız ve el üretimiymiş, eski tarifler aynen muhafaza edilerek yapılmaktaymış, helâl OLsun adamlara, ne diyelim ki daha?..

Akordeon sesine hiç dayanamam, hemen gözlerim dolar. Genç Romen müzisyenin küçük köpeciğinin ağzında tuttuğu sepete cebimdeki tüm bozuklukları bıraktım ve evet, o hüzünlü şarkılardan biri içimi çizdi geçti, gene ağladım... Neyse ki; hemen köşeyi dönünce tam benlik bir 2.el giysi dükkânı çıkıverdi karşıma, üstelik adı da ''Buddha''ydı, toplam 20 euroya güzelim şeyler aldım da o hüzün uçup gitti:)
 
Bu akşam ''fado'' dinlemeye gidilecek, şimdi yorgun ayakları dinlendirme ve bu ıslak günün akşamında biraz içe dönme vakti...

Hiç yorum yok: