6 Ekim 2012 Cumartesi

Büyüksün Joanna!..

 
Ve nihayet elimde, son birkaç gündür sayfaları arasındaydım bu kitabın, sevgili Nil Gün'ün tavsiye ettiği bir kitabın zaman kaybı olacağına zaten hiç ihtimâl vermiyordum, yanılmamışım. Sevgi sandığı çok uzun ilişkisinden ciddî hasarlarla (maddî-manevî) sağ çıkan yazar Joanna V.Hunter; deneyimlerinin sadece hayâl kırıklığı, öfke ve keder yığını olarak ruhsal çöplüğünü boylamasını istememiş, oturmuş, adım adım ilerleyen, harika bir kılavuz kitap yazmış. Kuraldışı Yayıncılık sağlam kitaplara imza atar, bilirim ama bu kitap, diğerleri arasından sıyrılarak derhal liste başı olmuştur benim kişisel algımda, söylemesem haksızlık ederim doğrusu...

Şimdi küçük bir test, ''tacizkâr ilişki modeli ve tacizci partner'' üzerine kitaptaki verilerden bir derleme de denebilir, tamamı Joanna V.Hunter tarafından yaşanmış, saptanmış ve listelenmiş, buyrun:

- Ağlar ve yalvarıp özür diler, kısa süre sonra eski davranışlarına geri döner.
- İntihar etmekle tehdit eder.
- Öfkesini kontrol edeceğine söz verir ama yapmaz ya da yapamaz.
- Olaylara/durumlara aşırı tepki verdiğimi söyler.
- Yaptıklarının sadece şaka olduğunu söyler.
- Aşırı hassas olduğumu veya meseleleri hafife almam gerektiğini söyler.
- Benim onu kasten kızdırdığımı, stres altında bıraktığımı söyler.
- Kendi hatalarını bana yansıtır.
- Kendi algısına göre ''iyiliğim'' ve sözde beni korumak için küçük düşürür, tepki ve tavırlarıyla zor durumda bırakır.
-  Başkalarıyla flört ediyorum veya ilişkim var şüphesiyle suçlar.
-  Her zaman nerede olduğumu bilmek ister, hayatımı kontrol eder.
-  Her zaman ve her yerde yanımda, benimle birlikte olmak ister.
-  Beni kontrol etmek amacıyla devamlı arar ya da mesaj atar, cevap alamazsa sinirlenir.
-  Bağırır, tutarak engeller, tokat veya tekme atar, duvarları yumruklar, tekmeler, eşyayı kırıp-       
    döker, birşeyler fırlatır, beni sertçe iter ya da başka zararlar verir.
-  Benden sadık bir ilişki beklediği ve bunu çok önemsediği halde, kendisi tek eşli kalmaz.
-  Beni deli, dengesiz, uyumsuz ve yetersiz olduğuma inandırmak için yapmadığım şeyleri
    yaptığımda ısrar eder.
-  Beni üzmek için eski gönül ilişkilerini anlatır.
-  Onu terk etmem halinde, ya da terk edeceğimi söylediğimde bana zarar vermekle tehdit eder.
-  Beni üzmek ve korku pratiği yoluyla ilişki içinde tutabilmek  için evcil hayvanlarıma şiddet uygular ya da uygulamakla tehdit eder.
-  Duygularımı, inançlarımı, dinimi, ırkımı, aile geçmişimi, sınıfımı, çevremi kınar, küfreder, aşağılar, alay eder, zaman zaman hakarete varan eleştiriler yapar.
-  Her kötü durumdan aklanarak çıkmak için türlü bahaneleri vardır.
-  Yalan ve çelişkilerle beni yanlış yönlendirir, yanıltır ve kandırır, sorumluluğunu da bana yükler.
-  Sık sık kıskançlık yapar ve beni arkadaşlarımdan, ailemden, yakın çevremden uzaklaştırarak
   yalnızlaştırır, hayatımdaki tek odağın kendisi olmasını ister.
-  Hasta, yaralı ya da yardıma ihtiyacım olduğu halde bırakıp gider, kendi mantığınca cezalandırır.

Evet; aslında bu seçenekler çok daha fazla kitapta ama, şimdilik bu kadarı yeter. Bu çerçevede düşünelim bakalım, hiç bu gibi durumların biri ya da birkaçıyla karşılaştık mı, karşılaşmışsak karşımızdaki kişinin bütün bunları bizi çok sevdiğinden, kaybetmek istemediğinden yaptığına inandığımız zamanlar oldu mu? Aslında kendimize uydurduğumuz bu büyük yalanı yedik mi yani? Yemişsek afiyet olsun, yarasın! Hayatımızda hep aynı kısır döngü içinde kalacak ve günün birinde herşeyin düzeleceğini, onun değişeceğini umarak tekrar tekrar aynı şeyleri yaşayacağız demektir. Burada unutulmaması gereken çok önemli bir husus var; durumlara ya da dönemlere bağlı tökezlemeler her ilişki içinde olur ve bu karşılıklıdır zaten ama bunlar mütemadiyen döne döne tekrarlanmaz, yaşanır geçer. Oysa karakter yapısına bağlı olan, kişilik bozukluklarından kaynaklanan ve sürekli tekrarlanan aynı problemleri çözmek tek taraflı gayretlerle mümkün olan birşey değildir, asla değildir. Hele de karşınızdaki kişi, yukarıda belirtilen davranış biçimlerini kabûllenmiyor, kendisiyle yüzleşmiyor ve topu daima sizin tarafa atıyorsa... Bu gibi durumlar karşınızdaki bireyin profesyonel destek almasını yani tedavî olmasını icap ettirir, sizin her anlamda ideal, mükemmel, melek gibi, anlayış abidesi, sabırtaşı, harika biri olmanız (artık bu ne kadar mümkünse tabii) yetmez. Bütün bunların bahanesi '' çünkü seni çok seviyorum, sen benim herşeyimsin, senden vazgeçemem'' olamaz, bu muazzam bir kandırmacadır. Gerçek bir sevgiye ve ''bağımlı'' değil, ''kalpten bağlı'' olmaya endeksli bir ilişkide bu davranış modelleri zaten görülmez, hiçbirşeyi ittirip-kaktırarak düzeltmek, yoluna sokmak gerekmez. Kendisi gerçekten istemediği müddetçe, bir insanla doksan sene beraber kalmakta ısrarlı olsanız da onu zerre kadar değiştiremezsiniz. Siz kimsenin gönüllü psikiatristi olmak, her durumda anlayış göstermek, herşeyi affetmek ve kabûllenmek, ''iyilik meleği'' ya da ''üstün meziyetli fedakâr insan'' olmak zorunda değilsiniz. Aksi halde, ''olsun canım, neticede beni seviyor ya...'' ezberine tutunarak ömrünüzü tüketirsiniz, aynı şeyleri tekrar tekrar yaşar, sonra da ''Allah kahretsin, ben nerede hata yapıyorum!'' soru kalıbı hâlâ zihninizde dönerken, vakit tamamlandığında bu boyuttan çekip gidersiniz, mezar taşınıza da ihtimâl ''Ama hâlâ onun değişeceğine inanıyorum...'' yazılır. 

Kötü ve sizi yükseltmeyen, aksine daraltan, azaltan,  tüketen bir ilişki içinde kalmakta ısrarlı olmak, size göre yalnız olmaktan daha iyi ve kârlıysa? E artık orasını siz bilirsiniz, Allah kolaylık versin. İlişki içindeki anlayış, sabır, saygı, özveri, şans tanıma ve hataları affetmenin makûl ölçülerini öğrenmek isteyen varsa kitabı alıp okuyuversin bir zahmet, hâlâ ''değiştirebilirim...'' diyenler ise hiç zahmet etmesin, zaman kaybı olur okumak, vereceğiniz on küsûr liraya da yazıktır ayrıca, başka şeyler için harcayın o parayı, benden söylemesi:)

2 yorum:

serpil dedi ki...

Yazınızı okuduktan sonra amazon'a baktım, kitaba 5 yıldız vermiş, bir bölümünü de okudum oradan. Ben bu tür kitapların okullarda ders olarak görülmesini isterdim aslında, hayata hazırlanırken genç insanların biraz olsun bilinçlenmesi için. Faydası olur mu acaba, yoksa yaşamadan anlaşılmaz mı, bilemedim. Ben lisedeyken bebek zıbınına nasıl nakış işlenir gibi dersler falan vardı, ev ekonomisi dersiydi galiba :))

Handan Demiralp dedi ki...

Benzzer dersleri ben de aldım ve belki de bu yaşımda halen dikiş-nakışa alerji hissetmem bundandır:) Keşke okullarda, bireyler algılayabilecek yaşa eriştiğinde bu tarz ''ilişki'' dersleri de olabilse, eminim o zaman gündemi fazlasıyla meşgûl eden ''eski kocası takip ettiği genç kadını yol ortasında bıçakladı!'' ya da ''genç polis ayrıldığı sevgilisini başka bir adamın yanında görünce cinnet getirip hem onu, hem kendini vurdu!'' gibi zavallı haberlere daha az rastlarız. Çünkü bu bir ''farkında olma'' hali, bir bilinç seviyesi. Bakmayın ben de vaktiyle çok düştüm kitapta bahsedilen o duygusal tuzaklara, insan biraz da yaşayarak öğreniyor, evet ama ille de ağır bedeller ödemek şart değil. Kitap çok gerçekçi, harika bir çevirisi var ve tamamen yaşanmışlardan süzülen sonuçlara dayanıyor, uyduruk, ütopik falan değil yani. Okuyana faydası çok olaaktır, eminim. Teşekkür ve sevgimle...