23 Ağustos 2009 Pazar

Yasemenler gece kokar...

Evet; yasemenler geceleri kokmayı tercih eder daha ziyade... Benim yaşadığım yerde hemen her bahçede bulunan bu zarif sarılıcı, hele de akşamüstü sulanmış olursa öyle bir kokar ki başınızı döndürebilir, fazla gelebilir bu yoğun koku size. Az önce bizim bahçedekinin tam altında durup burnumu havaya diktim, üzeri silme çiçek kaplı olmasına rağmen zerre koku almadım. Ancak burnumu çiçeklerin arasına sokarsam hafifçe koktuklarını farkettim, geceyi bekleyen kaprisli yasemenlere gülümsedim:) Bu morumsu mavi çiçekleri ise köpek kız Fadik'i dolaştırırken keşfettim, onlarda koku kaygısı falan yoktu, fotoğraflarını çekmeme de pek aldırmadılar doğrusu...
Mehmet Coral'ın Doğan Kitap'tan çıkan ''Alaçatı'da Aşk''ını dün görüp aldım, 3.baskısı yapılmış, şaşırmadım... Ben kendisini severim, meraklısı için kişisel web sayfasının adresini de vereyim: www.mehmetcoral.com

Çeşme-Alaçatı'da geçen bu hikâyeyi okumayı henüz bitirmedim ancak bazı bölümlerini buraya almayı özellikle istedim. Meselâ akciğer kanseri olduğunu ve muhtemelen yaşayacak fazla zamanı kalmadığını öğrenen Derin ile eski arkadaşı Zeki arasında geçen şu kısım gibi:

''Zeki ayrılırken omuzlarımdan tutup sarstı. Ardından beni canevimden vuran ve geri kalan hayatımı değiştirmeme neden olacak o sözleri söyledi: Geçmiş zamanı ıslak bir battaniye gibi üstüne örtersen kalan hayatın boyunca ruhun hep üşür arkadaşım...''


Ve gene Zeki, Derin'in hayatına görkemli bir aşkın ardından büyük düşkırıklıkları getiren boşandığı eşi ve onu yanıltan herkes için şöyle konuşur:


''Alçaklığı bile beceremeyen insan bozuntularının hayatını yıkmasına izin veremezsin. Bu insanlar için katıksız sevginin yasaları sanki ateşle yazılmıştır. En hafif dokunuşta yanacaklarmış gibi korkarlar birini sevmekten veya sevenleri görmekten...''


Bu arada, kitapta ismi Derin olarak geçen ve hayatı temelinden sarsılıp darmaduman olduktan sonra İstanbul'dan kaçıp Alaçatı'ya yerleşen asıl kahramanın bir erkek olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Ben ''Işıkla Yazılsın Sonsuza Adım'' kitabını okuyalıberi Mehmet Coral'a büyük bir saygıyla yaklaşıyorum. Genellikle tarihin mürekkebine batırarak kamış kalemle yazdığı izlenimini veren diğer eserlerine alışkın olanlar için ''Alaçatı'da Aşk'' başta biraz tuhaf gelebilir ama kitabın başında da belirtildiği gibi; ''Gerçek utku, yazılmaya değer olanı okunmaya değer olarak yazabilmektir...'' Bence bu yazıyı gene Coral'dan bir kısım ile tamamlayıp, yazar olarak değil okur kimliği ile artık kitaba geri dönmek gerektir:


''Bakışları denizin hırçın çırpıntılarla kıyıya vuran dalgalarına takılmıştı. Şoförün aynadan onu kuşkuyla izlemesine aldırmayarak içinden geçenleri, geçmişiyle hesaplaşmasını alçak sesle mırıldanmaya devam etti:
Artık yoksun... Sen ve ben yokuz... Hiç olmadık... İçim kırılmadı... Seni yaşamadım ben...''

Hiç yorum yok: