17 Ocak 2010 Pazar

Paquito El Turco...

Eski okurlar ''hah işte'' dediler muhtemelen, ''gene İspanyolca başlıklar başladı, epeydir yoktu''... Ve bu doğru; çünkü o gelenek ''Tırmık İzi''ne aitti, ''Uygunsuz Vaziyet''e değil. Ancak; bu defa böyle bir başlık gerekti çünkü yazının konusu Türkiye'nin en başarılı Flamenco gitaristlerinden arkadaşım sevgili Ezgi Anıl ve onunla epey zaman sonra yeniden buluşup görüşme imkânımız oldu... ''Paquito'' ise Flamenco sanatçılarında yaygın bir geleneğin yansıması olarak, bizim Ezgi'nin takma adı (*)... 

Genç yaşına rağmen sanatında çok değerli başarılara imza atmış olan Ezgi Anıl aslında kökten müzisyen. Zira annesi ve rahmetli babası belki Flamenco'ya değil ama Türk Sanat Müziği'ne uzun yıllar emek vermiş olan iki değerli sanatçı, sevgili Ayşe Yazgan Batıgün ve rahmetli Avni Anıl. Ayşe Abla ile TRT İzmir Radyosu'nda çalışma şansım oldu, kendisi artık emekli bir sanatçı ve Bodrum'da yaşıyor. Son derece başarılı bir yorumcu ve koro şefi olmasının yanında, zarafeti ve hanımefendiliği ile de yeri bambaşkadır. Bodrum'da da musîki çalışmalarına devam ediyormuş sevgili Ayşe Yazgan Batıgün, memuriyetten mümkün belki ama, sanattan emekli olunmuyor tabii:) Rahmetli Avni Anıl için ise fazla birşey söylememe gerek yok zannediyorum, unutulmaz şarkılara imza atmış, son nefesine kadar musîki ile içiçe yaşamış çok özel bir insandı. Hürmet ve rahmetle anıyorum Avni Baba'yı, ışıklarda olsun...

Ezgi ile İspanya tutkumuz ortaktır, o özellikle uzun süre yaşadığı Madrid'i sever, ben de daha ziyade Barcelona'yı... Bol bol İspanya muhabbeti yaptık tabii, haliyle Türkçe kelimeler İspanyolcalar ile karıştı:) Bir başka ortak noktamız da kedilerdir, bana çok sevdiği kedisinin fotoğraflarını gösterdi, sevimli marifetlerini anlattı. Zaten kitabım ''Tırmık İzi''ni tesadüfen bir kitapçıda gördüğünde ''bu kitabı bizim Handan'dan başkası yazmış olamaz'' deyip hemen aldığını ve yanılmadığını görüp sevindiğini de sohbetimizin bu ''kedili'' kısmında bana aktardı:) Anneciği de kedileri çok sever, bu sırada Bodrum'dan arayan Ayşe Abla ile yaptığı telefon konuşması ve kedisinin halini-hatırını soruşu da objektifime işte böyle takıldı...

10 seneyi aşmış dostluğumuzun zamanla yıpranmadığını görmek gerçekten güzeldi, eski günleri andık, ortak arkadaşlarımızın kulaklarını çınlattık, ikimizin de çok sevdiği kahve ile bu hoş akşamı noktaladık. Babası büyük bestekâr Avni Anıl'ı da yâdettik elbette ve ben Ezgi'nin, giderek babasının gençlik haline daha çok benzediğini, adetâ rahmetlinin karbon kopyası haline geldiğini bir defa daha hayretle farkettim. Ezgi Anıl'ın konser programı hayli yoğun bu sene, fırsat bulursanız onu gitarıyla birlikte, sahnede muhakkak izleyin derim. ''Eskiden daha ziyade parmaklarımın işlekliği ile ilgiliydim ve bu konuda çalışırdım ama zaman ve yaşım ilerledikçe çaldığım eserlerin özüne odaklandım, şimdi bulunduğum noktayı daha çok seviyorum, içimdeki herşeyi yerleştirdim, olgunlaştım'' diyen sevgili  Ezgi Anıl'a ben şakacıktan ''Ezgişko'' diye seslenirdim, o da bana ''karizmamı çiziyorsun, ne o öyle Ezgişko falan, ben Paquito'yum!'' diye takılırdı:) Sanatındaki ustalığı sadece kendine saklamayan, bugüne kadar bir sürü öğrenci de yetiştirmiş olan arkadaşımın başarıları artarak sürecektir, biliyorum, bu vesile ile sevgili Paquito El Turco'yu şükranla selâmlıyorum...

(*) Ünlü İspanyol Flamenco gitarcısı José Fernández Torres'i  asıl adı ile fazla tanıyan çıkmaz ama ''Tomatito'' derseniz işin rengi derhal değişir. İspanyolca ''küçük domates/domatescik'' anlamına gelen bu kelime José biraderimizin sanat hayatındaki takma adıdır ve bütün dünya onu hakiki ismi ile değil, bu lâkapla tanır...

Hiç yorum yok: