23 Aralık 2009 Çarşamba

Cesur...

''Genesis'' yaradılış, başlangıç, doğuş anlamını taşıyan bir sözcük... Aynı zamanda; ailemizin müzisyeni Alan Parsons'un ''I Robot'' isimli albümünde yer alan enstrümantal bir şarkının da adı. Yukarıdaki kare Münih'teki konser gecesi, tarafımdan kuliste yakalandı. O sırada Mr.Parsons ve beraberindeki heyet tamamen bilgisayarın ekranındaki görüntülere ve odayı dolduran sese odaklanmıştı. Ünlü müzisyen, belki yüzlerce defa dinlediği şarkısını bu kez farklı bir yorumla duymanın şaşkınlığı içindeydi. Zira Türkiye'de hazırlanan bir ses ve görüntü CD'si kendisine orada sunuldu, genç bir neyzen sanatçının Genesis isimli şarkısını birkaç defa dinledikten sonra ruhundaki hissiyatı neyle birlikte üflemiş ve bu doğaçlama yorum sevgili Turhan Günay tarafından kaydedilerek şarkının üzerine monte edilmişti. Ortaya çıkan muhteşem netice ile  yetinilmemiş, fondaki bu çalışmanın üzerine  semâ halindeki semâzenler de eklenmişti. Ve bir defa daha görüldü ki; ''Rumî'' isminin sihri dünyanın neresinde olursanız olun değişmiyordu, bu ismi herkes tanıyor, biliyordu. Evet; bu oldukça cesur bir denemeydi, senfonik rock tarzı bir eserin üzerine ney üflemek ve eşliğinde semâzen döndürmek öyle herkesin aklına gelebilecek birşey değildi belki ama, netice hakikaten çok etkileyiciydi. Genesis'in asıl sahibi de işte böyle etkilendi, çalışmayı çok beğendi. Lâf lâfı, fikir fikiri açtı, o kısmı bizde saklı kalsın artık, buradan kimbilir nerelere gidildi...

Ve niyeyse; çam dallarının üzerinde inatla asılı kalan yağmur damlaları aklıma cesareti getirir hep... Siz dala yapışıp kuvvetle sallayıncaya kadar düşmez o damlalar, orada öylece, kaynağı belirsiz bir inançla ve tuhaf bir sabırla dururlar. Bu yüzdendir yağmur geçip güneş açtığında bile, çam yapraklarının üzerinde hâlâ parıldamaları ve tamamen yok olana kadar ısrarla, o vaziyette durmaları... Cesaret beni her zaman büyülemiştir, çoğu insanın sahip olmadığı, olamadığı bir nitelik olmasındandır belki, bilemiyorum. Varlığına duyduğu inançla, yok olma ihtimâlini de göze alarak ve bundan korkmayarak duruşunu koruyan herşeye, herkese müthiş bir saygım vardır. Mâlûm; omurgasızlık yalnızca ''yumuşakça'' sınıfındaki mahlûkata yakışır. O sebepten; dalgın dalgın düşünerek  Dachau'dan çıkarken önümü kesen bu çam ağacını ve dallarındaki cesur damlaları görmezden gelemedim, durup bu fotoğrafı çektim... Konu bundan ibaret yani; ödlekliği,  acizce teslimiyeti ve zavallıca kabûllenilmiş esareti hiç sevmem, ne vakit şahit olsam içim bulanır  ama cesareti severim...

Ek ve de dip: Bir müddettir arıza çıkaran ve beni periyodik aralıklarla delirten cep telefonum bugün nihayet hayatımdan tamamen çekilmeyi seçti! Birlikte geçirdiğimiz süre için kendisine teşekkür ederek onu uğurladım ve gidip kendime şeker pembesi, sevimli, gıcır bir telefon aldım:) Eski telefonun belleğinde kayıtlı numaralar da haliyle uçup gitti, buna hiç üzülmedim biliyor musunuz, tersine hafifledim, oooh, valla ferahladım:) Zaten Facebook hesabımı da bir süre önce benzer sebeplerle ve tamamen kendi isteğimle kapattım, artık iyice bir saçmalıklar/sıradanlıklar pazarına, yeniyetmelerin gereksizce şamatalı teneffüs alanına, eski sevgililerin karşılıklı +gayet mânasız sürek avına ve adamakıllı ucuz minibüs edebiyatına dönmüştü çünkü, ıyyyyy, bundan herhangi bir Yusuf Güney şarkısından sıkılırcasına fena halde sıkıldım! Enerjisi biten, vazifesi tamamlanan herşey ve herkes vakti geldiğinde ayrılır hayatımızdan, kendiliğinden çekilirler zaten bizim birşey yapmamıza gerek kalmadan... Çünkü evrenin yenilere yer açma biçimi budur. Şöyle güçlü bir alkış alalım evren için ve artık önümüze bakalım, di mi ama, hadi bakalım:)

5 yorum:

Pirate/Korsan dedi ki...

Şimdi malum burası uygunsuz vaziyet. (E) hani sizde demiştiniz patırtı yapmayın uslu uslu durun diye ama "cık" duramayacağım, kımıldanmaya başladım. Azıcık muzurluk edeceğim izninizle... Birincisi Alan abimiz(amca demeyi çoktan bırakmıştım) ciddi imaj yenilemesine girmiş belli. Saat, takılar ve gözlük benden tam not aldı belirteyim. Eski "Tırmık İzi" yeni "Uygunsuz Vaziyet" olay yeri ekibi ise her zaman ki gibi formunda. Ayrıca gayet uygun bir haldeler. Sonra sonra facebook mu dediniz. Facebook, msn, skype ve eski de kalmış mail hesaplarını da kapattım bendeniz. (E) bu konuda da tamamız. Şimdi parmağımı kaldırıp son bir şey demek istiyorum. Örtmenim ben sizi çok seviyorum...

Handan Demiralp dedi ki...

He, he:) Aynı istikametteyiz, aynı gemideyiz Hakan Cân, temizleniyoruz, arınıyoruz, eskileri toparlayıp kaldırıyoruz,yenilere yer açıyoruz. Tutunmuyoruz sımsıkı, gerektiğinde salıveriyoruz, bırakıyoruz. Çünkü biliyoruz; hayat suratların ortasına yapışmış, tüm kollarıyla, bacaklarıyla tutunmuş denizanalarıyla, enerji sömürgenleriyle, kimliği yok edilmiş, hiçlenmiş, sıfırlanmış olmasına rağmen halen elindekileri koruyacak diye kimi rolleri korka korka ve hep aynı şekilde oynayanlarla yürümez. Hayat ve hayata dair herşey baba bir ''cesaret''i ve bunu onurla taşıyabilmeyi gerektirir. Gerisi teferruat, gerisi hikâyedir. Örtmenin de seni çok seviyor, bilesin:) Aynen, devammmm...

Adsız dedi ki...

enerjimizi aşağı çeken herşeyi salıverelim gitsin, telefon da olabilir bu, facebook da... yeni yıla yeni enerjilerle girelim.. :)

silgi dedi ki...

Bir seylere dogru kosmak midir aslolan; bir seylerden kacmak mi yoksa?

Kossan da bir seye dogru, kacsan da bir seylerden ; yolun basi da , sonu da sana varmayacak mi sonunda?

Dolayisi ile var sen istedigin kadar terket, vazgec, birak herseyi ve herkesi...

Dönüp dolasacagin yer belli nasil olsa.

Bu basit gercekle yüzlesme "cesaret"in varsa sayet.

ASK olsun sana :)

Handan Demiralp dedi ki...

AŞK OLSUN diyelim tabii, aşk hep olsun hayatımızda:) Çünkü varlığımızın ''öz''ünde de o var, varacağı son noktada da... Teşekkürle...