31 Ocak 2013 Perşembe

Şifalar OLsun...


Kime sorsanız herkes hasta bu aralar, bağışıklık sistemlerinin genel olarak yerlerde süründüğünü söylemek mümkün! İnsandan insana bulaşan viral hastalıkların yanında, üşütme ve bağışıklık düşüklüğünden kaynaklanan keyifsizlik halleri, kuru öksürükler, burun ve geniz akıntıları, balgam çokluğu vaziyetleri yaygın. Haliyle millet ilaç kutularına saldırıyor hemen amaaaaa?.. Antibiyotik öyle hemen ve her durumda kullanılabilecek bir ilaç değildir bu bir, hastayım diye habire yuttuğunuz o vitaminler bağışıklık sisteminizi derhal hooop diye ayağa kaldırmaya yetmez bu iki, beslenme ve yaşam sisteminizi gözden geçirip bazı ekleme ve çıkarmalar yapmazsanız, geçici olarak düzelseniz bile tekrarı muhakkak gelecektir bu da üç...

Kış sebzelerini küllîyen öneriyorum, bilhassa balkabağı, ıspanak, kereviz, havuç, pancar ve siyah turbu. Bunlardan dilediğiniz kadar çeşitleme yapmanız mümkün. Ben havuç, pancar ve siyah turp salatasına bayılıyorum meselâ, bol limon ve az zeytinyağı eşliğinde çok lezzetli oluyor. Her gün ev yapımı bir çorba içmek de bana göre gereklidir, sadece tarhana-mercimek-şehriye çizgisinde takılıp kalmanıza lüzûm yok, hayâl gücünüzü işletin, elinizin altındaki sebzelere alıcı gözle bakın ve her gün farklı bir çorba ''yaratın'' kendiniz+sevdikleriniz için:) Meyve konusuna hiç girmiyorum zaten; ortalık portakal, elma, ayva, armut, kivi, muz, mandalina vs. kaynamakta. Benim formülüm iri bir kâse yoğurt içine doğranmış meyveler, ekşi olur diyenler biraz balla tadlandırabilir, sabah kahvaltısından başlayarak dilediğiniz her zaman kaşıklayabileceğiniz bir öğündür. Akşam yemeğinden sonra çiğ olarak meyve yemenizi önermem, meyveyi daha ziyade ara öğün olarak değerlendirmek gerekiyor... 

Fındık, ceviz ve kabak çekirdeği çereziniz olsun, bunlar tuzsuz, kabak çekirdeği haricinde de kavrulmamış yani çiğ olursa mükemmeldir. Arada kestane de atıştırılabilir tabii, gene de hepsini abartmamak lâzım. Mevsim kış diye karbonhidrata yüklenmeyin, habire hamur işi, makarna, ekmek vs. tıkıştırmayın midenize, aynı şey beyaz şeker için de geçerli. Pirincin de şeker kaynağı olduğunu aklınızda tutun, yemeklerin yanına beyaz pirinç pilavı yapmak yerine taze salatalar, sebzeli cacıklar vs. yapmayı deneyin. İllâ et yiyecek ve gerekli proteini hayvansal gıdadan alacaksanız tercihinizi balıktan yana kullanın. Reçel ya da çikolata-fındık kreması yerine doğal bal ve tahin-pekmez kullanın. Demlediğiniz çayın içine birkaç karanfil tanesi atmayı alışkanlık haline getirin, ben bunun yanında bir tane kabuk tarçın ve evvelden soyup yediğim portakallardan ayırdığım kabuklardan da ekliyorum, çok lezzetli bir kış çayı oluyor...   
 
Sigara içiyorsanız bırakmanın bir yolunu bulun, sigara içen birinin tam olarak ''sağlıklı'' olabilmesi hiçbir zaman mümkün değildir. Alkol eşittir yüksek oranda şeker, bunu unutmadan dozunda aldığınız alkol, bilhassa kırmızı şarap fazla zarar vermez ama muhakkak bol suyla dengeleyin. Alkolün her çeşidi hücrelerinizden su çeker, bu yüzden ne içerseniz için, abartmadan için. Benim mütemadiyen yapıp içtiğim bir içeceği de kısaca tarif edeyim, taze zencefil, limon suyu ve balla yapılıyor. Kök zencefili ufak ufak doğrayıp ayrı bir demlikte kaynatıyorum. Kokusu iyice çıkınca altını kapatıp soğumaya bırakıyorum. Bu arada üç-beş limonun suyunu sıkıp bir kavanoza koyuyorum, ağız tadıma göre bal ekleyerek uzun saplı tahta bir kaşıkla karıştırıyorum. Soğumuş olan zencefil suyunu bu karışıma ekliyorum, kapağını kapatıp çalkalayarak karıştırıyorum, gidip gelip içiyorum. Bu zencefilli-ballı limonatanın bekletilmemesi, taze olarak tüketilmesi gerekiyor, bilhassa Hindistan'da çok sevilerek içilen bir meşrubat denebilir, dünya genelindeyse grip ve soğuk algınlığının bir numaralı ilacı olarak biliniyor,  bakınız bir tarif de burada ...

Son olarak; dış varlığınız kadar içselliğinizi de önemseyin, pilates, yoga, yürüyüş vs. gibi egzersizlerin yanında nefes teknikleri, meditasyon, topraklanma ve gevşeme çalışmalarını da öğrenip uygulayın. Kendinizi sevin, takdir edin, değerli OLduğunuzu farkedin, her kim olursa olsun, etrafınızdakilerin özsaygınızı zedeleyecek tutumlar içinde olmalarına katiyen müsaade etmeyin, gerektiği yer ve durumda ''HAYIR!'' demeyi  artık kendinize öğretin. Bir de; ne yaparsanız yapın, tabiattan sakın kopmayın, uzaklaşmayın. Onu bütün parçalarıyla birlikte varlığınızın devamı olarak algılayın. Koruyun, kollayın, daima hürmetle ve şükranla selâmlayın. Cümleten şifalar OLsun efendim:)

4 yorum:

serpil dedi ki...

Pancarı sadece turşu olarak yerim, salatasını bilmiyorum, nasıl yapıyorsunuz?

Handan Demiralp dedi ki...

Biraz haşlayarak rendeleyebilir ya da küp küp doğrayabilirsiniz. Ben http://www.philips.co.uk/c/salad-maker/319290/cat/ linkrw göreceğiniz bu aletin ''jülyen doğrayıcı'' bıçağıyla doğruyorum, çiğ olarak yiyorum yani salatada. Ama biraz haşlanmasında sakınca yoktur, sarmısak da pek yakışır pancara mâlûm:)Ben pancarın suyunu da çiğ olarak sıkıp içiyorum, çok leziz birşey, başka sebze sularıyla da karıştırılması mümkün, kereviz, havuç vs. gibi. Sevgiler gönderiyorum size...

Handan Demiralp dedi ki...

A, bu arada unutmadan, pancarın içinde varolan ve o kırmızı rengi veren madde güçlü bir boyar maddedir, bilirsiniz. Suyunu içince de dudaklar ve ağız bir müddet kıpkırmızı kalıyor:) Bilhassa çiğ olarak tüketildiğinde idrar ve dışkıda da aynı renk görülecektir, korkuya mahâl yok, şifası yeter:) Sevgimle...

serpil dedi ki...

Çok teşekkür ederim, vakit ayırıp yazmışsınız, artık ben de yaparım.
Ben de sevgilerimi yolluyorum size.