4 Eylül 2009 Cuma

Basit...


Akşam doktorumla randevum vardı. Muayeneden sonra artık herşeyin yolunda olduğu sonucuna vardı, sol göğsümdeki sıvı toplanması bir süredir sıkıntı yaratmaktaydı ama sanıyorum yapılan ara müdahalelerle bu sorun da geride kaldı...

Sonra; imzalayıp götürdüğüm kitabımdan, yeni blog sayfamdan, bağımsız dünya sinemasından, onun tabiri ile ipe sarılıp ortaya salınan tahta topaçlarla mutlu olabildiğimiz ''salak ve saf çocukluklarımızdan'', şimdiki zamanların doymak bilmez egolarından, ondan-bundan ve şundan konuştuk. Konu dünyanın akıbetine gelip dayandığında dedi ki; ''dünyada kendi yaşama alanına zarar veren ve onu tüketen sadece iki canlı türü var, biri mikroplar, diğeri de insanlar...'' Düşündüm ve cevapladım ''bu durumda insan evrenin mikrobudur demek pek de yanlış olmasa gerek...'' O da düşündü ve ''evet, neden olmasın?'' dedi. ''Ayrıca'' diye ekledi, ''hayat aslında o kadar basit bir kavram ki; onu bin türlü ayrıntıyla karmaşıklaştıran, içinden çıkılmaz hale getiren de gene bizleriz, yani bu meselenin altından çıkan da evren falan değil, insan...'' Doktorum bu saptamasında kesinlikle haklıydı, zihnim söylediklerini bütünüyle onayladı. Eve döndüğümde Yiğit Özgür biraderimizin yukarıdaki karikatürü e-posta kutumdaydı. Baktım, güldüm ve düşündüm, evet yâhû, hayat dediğimiz ve kendi içimizde bazen fazlasıyla abarttığımız o şey aslında herkesin bakabildiği ve görebildiği kadardı. E bu durumda kaideler, kurallar, yargılar, o binbir türlü teferruat niye vardı, bütün bunlar kimi, niçin, nereye kadar bağlardı? İçinde bulunduğumuz sistemin sadeliğini ve basitliğini anlayabilene ne mutluydu, anlamayana ise zaten koca evren dardı...


''Kimi sıkı sıkıya tutunmanın insanı güçlü kıldığını düşünür, kimi de gerektiğinde bırakabilmenin...''

Sylvia ROBINSON


Ek ve de dip: Sevgili dostum Hakan Türken'in blogundaki şu yazı okunmalıdır der, topu derhal kendisine paslarım. Güzel kardeşimin yüreğini, kalemini, zihnini ve değerli acısını saygıyla selâmlarım...

2 yorum:

Pirate/Korsan dedi ki...

Bazense çok uzaktadır ama herşeyden net görürsünüz. Bana duygularımı sunmayı öğreten, Tırmık İzi ile bir teknik kazandıran, hayatımı ışığıyla ve bilgisiyle aydınlatan, birden sonsuz olmanın ne demek olduğunu vurgulayan güzel yürekli dosta selamla... Biz zaten uygunsuzuz kimilerine göre "oysa neye göre kime göre?"

Handan Demiralp dedi ki...

Birbirimize yabancı olmadığımız kesin Hakan Can; durmadan birbirimizi yansıtan aynalarız çünkü... Yüzleşiyor, acılar çekiyor, hesaplaşıyoruz. Bana kalırsa temizleniyoruz, fena halde temizleniyoruz. Başka yolu yok, farkındayız, o yüzden bu dikenli yollarda düşe-kalka dizlerimizi kanatıyoruz. Öğreniyoruz, öğretiyoruz. Hayatlarımızın ''sarı ışık'' evresindeyiz, hazırlanıyoruz. Kucaklıyorum, tüm sevgimle...