13 Temmuz 2009 Pazartesi

Lâvanta dalı...


Çeşme'nin Alaçatı'sında modern ve hayli ürkütücü dev pervaneleri döndüren o meşhur rüzgârın başka özellikleri de mevcut, akıllara zarar bir inat ve diretmeyle surf tahtaları üzerinde durmaya çalışanları yelkenleri tepelerine geçmek sureti ile domino taşı misali devirmek de sayılmaz, bunu biliyoruz zaten... Bu acaip rüzgâr çorak tepelerden geçerken derin derin çekiyor havayı içine, müsait bir yer bulduğunda ''fiuvvvvvv!..'' diye şişkin yanaklarını boşaltmak üzere. Bu havaya muhtelif kokular karışmış olmasını çok önemsiyor bana sorarsanız, ben deniz kıyısında dikilip dururken ve akşam lâcivertlerini çekmiş, en janti haliyle gelirken enseme üfledi meselâ ortada bir mesele falan yokken... Tam arkama dönüp ''n'oluyoruz yaaa?'' diyecekken kulağımın üstüne takılı lâvanta dalı uçuvermez mi yerinden, hızlı davranıp yakalamasam biraz zor geri alırdım onu denizden. Rüzgâr bozuldu tabii bu işe ama ben fazla üstelemedim, çiçekli dalı onun hırçın nefesine doğru tutup ''buradan ötelere de lâvanta moru esiver, kokularına bu da eklensin, sanki ne kaybedersin?'' diyerek aramızdaki uygunsuz vaziyeti düzelttim. Benim dikilip durduğum yerden ötedekiler; teklifsizce burnunuza çarpan o lâvanta kokusunun müsebbibi bendim yani, hem var ya, bundan hiç de pişman değilim:) Sonra lâcivert akşamın cebi çaldı, evden çağırdılar anlaşılan, pürtelâş çekip gitti, gece geldiğinde ise ben artık orada değildim... Lâvanta dalına ne mi oldu? Ucundaki çiçekleri sıyırıp karanlığa serptim. Bilmem ki o mor kokuya bir tür ihanet mi ettim, ettiysem de etmişimdir, Allah Allah, n'apalım yani şimdi efendim?!!.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

merhaba handan hanım,yeni blogunuz hayırlı olsun. yazılarınızı her zamanki gibi severek okuyorum. ben de bu sabah bahçemizdeki lavanta çiçekleri ile söyleştim....neler neler konuştuk..sevgiler&selamlar foça'dan,zerrin kaya

Handan Demiralp dedi ki...

Güzel Foça'ya ve bahçenizdeki lâvanta çiçeklerine selâm:) Çok teşekkür eder, sevgimle kucaklarım...