21 Şubat 2010 Pazar

Pazar çantası...

 
Bugünlerde elimden düşmeyen üç şeyi görüntüledim; biri son yurtdışı seyahatimde Münih'ten aldığım kahve, özelliği toz değil, ''cofee pads'' şeklinde oluşu. Yani bir tür poşet kahve de denebilir, içi kahve dolu yuvarlak pedleri kaynamış suyun içine atıyorsun, bir müddet demleniyor, sonra çıkarıyorsun ve gayet hafif içimli, berrak ve lezzetli bir  Kenya kahvesinin keyfine varıyorsun. Elimde tuttuğum çok sevdiğim bir hediye, Ankara'dan canlarım Cheetos ve Batos benim için seçip yollamışlardı yılbaşında... Japon kültüründeki ''Maneki Neko/şans kedisi'' nin kupa hali, hem uğurlu benim için, hem de çok sevimli:) Öteki ise zaten nicedir zihnimin ve başımın güzelim derdi, Burak Özdemir'in ''Tanrı'nın Doğumgünü'' kitabı ısrarlı ve inatçı çalışmalarım neticesinde artık sonlara geldi...

Çok ciddî bir ''ezberbozan'' bu kitap, hele bitsin, ardından hemen yazarın öteki çalışması ''Levh-i Mahfuz'' gelmeli. Daha nice uykulara kıyılmalı, o da satır satır hatmedilmeli çünkü bu insanın inançlarıyla yüzleşmesi için ziyadesi ile önemli. Şimdi bakınız; dün geceki okuma seansından vurucu bir bölümü aynen buraya alıyorum:

'' İslâm kendini yeniden tarif ederken, mazlumu da yeniden tarif eder. Bu yeni tarif, mazlumun sınırlarını genişletmektedir. İslâm özü, zûlme karşı bir duruştur. Gerçek İslâm, zûlmün olduğu heryerde devreye girer. Bizim mazlumlar, onların mazlumları... Bu ayrıma gittiğin anda dünya kamuoyu seni samimi bulmayacaktır. Onların bulmamasından da öte, sen gerçekten samimi olmayacaksındır ki; asıl kötü olan da budur. İslâm'ın zûlüm karşıtı olarak konumlandırılabilmesi için mazluma evrensel bakış şarttır. Dil, din, ırk, cins, hâttâ tür... Kadın haklarının ihlâli, dayak yiyen çocuklar, hayvan hakları, çevre kirliliği... Bu konuda çalışan gönüllü-hayırsever kuruluşlar, barış ve esenliğin dinini en büyük yardımcı olarak yanlarında bulursa, dünyanın yörüngesi işte o an yerinden oynamaya başlar...''

Ve devam:

''Çok iyi biliyorsun ki; yeniden konumlandırma projelerinde (trade off)lar kaçınılmazdır. Yani, sana katma değeri olmayan, istediğin sonuçları alamadığın sektörlerden çekilmek ve asıl işine odaklanmak. İslâm'ın asıl işi bir kıyafet biçimini hakim kılmak değildir. İslâm bir moda değildir ki... Bütün dünya örtünse İslâm bundan hiçbirşey kazanmaz. Bir gün bütün dünya içkiyi bırakırsa bu İslâm'ın dünyaya hakim olduğu anlamına da gelmez. İslâm'ın dünyaya hakim olması, barışın yerküreye egemen olması ve mazlumların özgürlüklerini kazanmasıdır. Tanrı'nın İslâm'la hedeflediği, dünya tarihinin bu en büyük hedefini gerçek kılmaktır...''

Ve bayıldığım bir sözle bitireyim bu bahsi:

''SABIRSIZLIK MUTLULUĞU SONUÇLARA KİLİTLEMEKTİR...'' E bravo yani, daha ne denir! Yazan ellerin dert görmesin, bir kere daha tebrikler sevgili kardeşim Burak Özdemir...

Salonun en güzel güneş alan tarafında bir ''yeşil köşe'' oluşturduk, kedi çocukların özel oyun platformunun hemen yanında, pek hoş oldu doğrusu:) Sevgili Lâle Kuyucu Azak'ın harika deyimiyle ''yoğurtlu tekir''lerimizden Acar kız çiçeklerimizle birlikte bu pozu verdi sağolsun. Havalar biraz daha düzelsin de, icap eden saksı değişimlerini, toprak bakımlarını da yapalım ve tam tohum ekme zamanına denk getirip, bu sene de tohumlarımızı toprağa saçalım inşallah... Ayrıca evi tümden yeşillendirme projem var, tam istediğim tonu tutturana kadar epeyce ter döktürdüm işin uzmanlarına ama, neticede boya makinesinden bana özel o ''yeşil'' çıktı. Sevgili gecea benim bu ''yeşil'' takıntımın belki de en yakın şahididir, eminim şimdi okurken gülümsemektedir:) Yakında her tarafı ''yeşertme'' çalışmalarına başlayacağım. Sahi, boya yapmaya bayıldığımı söylemiş miydim? Son TV programım ''Benim Güzel Bahçem''den kalma tulumlarım bile hazır, boy boy fırçaları, ruloları, özel efekt aparatlarını saymıyorum, onlar zaten çoktan hazır. Sevgili dost Özgül Turunçoğlu'nun güzel evinde, elleriyle boyadığı biber yeşili duvarları görünce içim gittiydi, ''amanın, benim boyam geldiiii a dostlar, çekilin yoldaaan!'' diyerek derhal en yakındaki yapı markete koştum. Yardıma gelmek isteyen olursa kahve makinesine birkaç kahve pedi daha atarım, hâttâ yanına tarifi bana özel, şekersiz, müslili, organik kekimden de yaparım, şimdiden söyleyeyim:) Herkese iyi Pazarlar ve gönlünce bir hafta diler, müsaadenizle artık kitabıma+kahveme dönerim efendim...

                                  

2 yorum:

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Olmaz ki; böyle anlatılmaz ki bunlar! Derdim şu ki, sandalyemden kalkıp zilini çalasım geldi. "Hadi bana da kahve koy" diyeceğim; sonra sendeki yoğurtlu tekirleri okşayacağım; "kilo mu aldı bunlar?" diye soracağım. Çok olmuş sıcak dost sohbeti yapmayalı. İstanbul'un kalıbına uymuyor sanki; yollarda yitiyor zaman. Oysa güzelim Ege'de komşuluk ve yarenlik edebilmek istiyor gönlüm... Bu hayale su vereceğim :)
Sevgilerimizle...
Lale

Handan Demiralp dedi ki...

Bu güzelim hâyale birlikte su verelim, e mi? Ne kadar mutlu oluruz kapımız tarafından ansızın çalınsa, kahve bile bir başka fıkırdar inan fincanında:) Daima ve en hakiki tarafından dostlukla sevgili arkadaşım, hayâllerimizi birlikte sulayıp canlı tutalım... Fikirlerimizi fikirlerimize katarak karanlıkları aydınlatalım. Hepimizden hepinize. İçtenlikle...