13 Ocak 2012 Cuma

Güle güle...

En ciddî ve önemli devlet toplantılarında dahî; hayatının çok önemli bir parçası, değerli bir ''BİREY''i olarak gördüğü, ''hiçbir evladımdan ayırmam, farklı görmem, kim ne derse desin!'' dediği  köpeğini cumhurbaşkanlığı ofisinden, toplantı odasından çıkarmayan, hayatının, evinin, ofisinin her bölümünü hayvanlarıyla paylaşmayı seçen ve bana kucağında ölen son köpeğinin fotoğrafını gösterirken bile hâlâ ona duyduğu büyük özlemi işte böyle ifade eden, çok yürekli ve çok özel bir ''İNSAN''dı. Ben onun kadar dik bir duruşla, hiçbir eleştiriye taviz vermeden ve içten hayvan seven çok az kişi tanıdım. Ruhsal tekâmül plânında da çok zor seçimler yapmış, çok ağır yaşam kontratlarına imza atmış, inanılmayacak kadar cesur bir ruhtu. İnandığı davadan ve ilkelerinden hiç vazgeçmedi, hiçbir baskıya boyun eğmedi, seçtiği yolda ölümü de göze alarak, evlat acılarını kalbine gömerek, insan hainliklerine, arkadan vurmalara, kalleşliklere, siyasî ayak oyunlarına, tehditlere hiç aldırmadan, itibar etmeden yürüdü, asla vazgeçmeden, yolunun sonuna kadar! Ve hayli küskündü, insan vefasızlığından, nankörlüğünden kırgındı kalbi, hayvanları bu kadar çok sevmesinin sebebini bana taaa çocukluğundan başlayan bu kırgınlıkla, ''belki de bu sebepten hayvanlara insanlardan daha fazla itimat ederim...'' diyerek  ifade etmişti. Sanırım hep öyle de kaldı. Daima kalbimde taşıyacağım hatırasını ve çok özleyeceğim, hem de çok... Işıklarda yürüyor şimdi, yanında tekrar kavuşmanın sevinci içinde koşturan köpeciği ve henüz çocukken, büyüklerinin bir taşınmalarında onu ''aldık, merak etme, arabanın arkasında'' diyerek kandırdıkları ama aslında geride bırakmış, terketmiş oldukları kediciği ile, biliyorum... ''Beni hayatımda ilk defa, bu şekilde rahmetli anneannem kandırmıştı, çocuk kalbimle çok sevdiğim ve bağlandığım o kedimi hiç unutamadım, biliyor musun?..'' diyen hüzünlü sesini hâlâ duyuyorum. Ve ayakta uğurluyorum, tüm saygımla, şükranlarımla, yüreğimden kopan gözyaşlarımla. Güle güle...


EK ve de DİP: Önemli gördüğüm bir açıklamayı buradan da yapma gereği duyuyorum, şöyle ki; kurucusu olduğum EZBERBOZAN ATÖLYE  giriş kapısında da belirtildiği üzere bir ''ÇEVRE ve SOKAK HAYVANI DOSTU'' işletmedir, bu ibare daha atölyemizin tadilâtı devam ederken cama yapıştırılmıştır ve elbette oraya lâf olsun diye konmamıştır, bir amacı ve mesajı vardır. Kapımızın önünde daima su ve mama kapları bulunur. Hâttâ bu sebeple mekânımızın web sayfasının marka kimliği de Ezberbozan Atölye'nin tekir anne kedisidir. Herkesin görebileceği şekilde cama yapıştırılmış bu duyuru çeşitli sebeplere dayandırarak hayvan sevmeyen, onları etrafında görmekten rahatsız olan, hayvan korkusu veya alerjisi olanları baştan ikaz etmek içindir. ''Atölyemizde yapılan spiritüel çalışmalara kimi zaman kedilerimiz, yağmurlu havalarda kapı aralığından giren sümüklüböceklerimiz, atölye örümceklerimiz falan da katılabilir, hâttâ  kedilerimiz bazen bilhassa, şifa/enerji çalışmalarına, korku üzerine çalıştığımız EFT seanslarına ve meditasyonlara destek olmak üzere katılırlar. Bunu problem edeceklerdenseniz birbirimize hiç bulaşmayalım, kırmayalım, üzmeyelim,  mekânımızın mevcut enerjisini bozmayalım, karşılıklı hassasiyetleri lüzûmsuzca manipule etmeyelim, sonradan bozuşmak yerine baştan anlaşalım, biz sizi  kendinize daha müsait, hayvan enerjisinden arıtılmış mekânlara  uğurlayalım...'' anlamına gelir. Özellikle hayvan düşmanlarına ise atölyemizin genel ortamı ve enerjisi zaten hiç uymaz, onlara da bizim şiddetli alerjimiz mevcuttur çünkü, fena halde kaşıntı yapar bizde bu gibiler!  Biz de onları etrafımızda görmek istemiyoruz, kapımız ''BİRLİK BİLİNCİ''ni özümsemiş ve bu bilinçle hizmet edebileceğimiz herkese açık ama onlara KESİNLİKLE  kapalıdır. Bu konu bizim adımıza  merhum Rauf Denktaş'ın dediği gibi; ''kim ne derse desin!..'' dir, tartışmayız, tartıştırmayız.  Düşmanlık ve nefret hissi karşısında yapabileceğimiz birşey yoktur, zira bizim o tür bozuk enerjilerle işimiz olmaz ama, isteyene ''hayvan korkusu'' konusunda itina ile yardımcı da olunur.  Kamuoyuna ve ilgililere önemle duyurulur.Teşekkür ederiz...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

O kadar uzun zamandan beri hayırlı olsun diyeceğim ki diyemedim bir türlü. Takipdesiniz elbet değerli dost. Biliriz ki ülkenin batısında, güzel İzmir'den ezberleri bozan, iyi enerji akıp gelmektedir biz dostların üzerine. Yakın zamanda İzmir'e geldiğimde ziyaret edeceğim elbet. Hayırlı, uğurlu ve birlik bilinci bol seanslar olsun...

Rauf Denktaş'ın ölüm haberini aldığımda nedendir bilmem sizin bu fotoğrafınız geldi gözümün önüne. Yıllar evvel Handan Demiralp'in Kıbrıs Televizyonu'na eğitime gittiği dönemde yapılmış özel ve güzel bir röportaj. Ses kaydı da vardı diye hatırlıyorum, belleğim beni yanıltmıyorsa. Nur içinde yatsın, yolu ışıklı olsun. Sonsuz sevgimle. Çok özlendiniz Sayın Demiralp bu da unutulmasın...

Hakan Türken

Handan Demiralp dedi ki...

Sen, sen, nerelerdeydin Hakan'cığım Allah aşkına? Daha dün aklımdan geçirdim seni, bugün mesajınla sevindim:) Senin gibi dostlara kapımız daima ardına kadar açıktır, muhakkak gel, bekliyoruz:) Çok özlemle...

Baturhan dedi ki...

Sayın Denktaş ile ilgili bir kitap çalışması yapmak istiyordun, bana Ankara'dayken bahsetmiştin. O gün bugündür aklımda senin bu projen, ben de belki fotoğraflarını çekerim foto röportaj tadında bir çalışma olur diye hayal etmiştim kendimce.. Kısmet değilmiş, en azından Rauf beye kısmet olmadı.. Nedendir bilmem, bu devlet adamının vefatı beni son zamanlarda yaşananlar içinde en derinden üzen olay oldu.. Nurlar içinde uyusun.

Handan Demiralp dedi ki...

Evet, bu hayâlimdi, aslında ortak hayâlimizdi ama bu boyutta kısmet değilmiş, ne denir? Artık çok yorgun olduğunu ve bu gidişin çok da zamansız olmadığını bilmeme rağmen, beni de en fazla üzen olaylardan biriydi. Her zaman bilmek, farkında olmak yetmeyebiliyor insana, ben onu çok sevmiştim, çok güzel bir diyaloğumuz vardı, bana çok özel şeyler anlatmıştı. Eminim artık nurlar içinde, hayatı da dilerim pekçok insana örnek olur. Sağol canım arkadaşım...