17 Ocak 2011 Pazartesi

Şükran...

Tabiat onu darmaduman edip kendi egemenliği altına sokmaya çalışan her türlü ''dış mihrak'' tesirine rağmen, daima sükûnet içinde varlığını sürdürmeye programlı, muhteşem bir sistem. Kalabalık, kirli ve yorgun kentlerin orasına-burasına serpiştirilmiş ''sözde'' parklarda dahî onun bu olağanüstü varoluş gayretini görmek mümkün. Evet; ne iyi ki mümkün...

Ve bunlar o eşsiz egosunun pençesinde yuvarlanan ''insan'' türüne kafî cevap olmakla birlikte, aslında harika birer müjde de... Şşşt, alooo, siz ne kadar kirletseniz, dağıtsanız, olanı yok etmeye, yoksaymaya çalışsanız da bu ''kuru'' sandığınız dallara can veren var, siz kendinizi kışın karanlığında sanmaya devam edin hâlâ, bakın hazırlıklara başlamış bile ilkbahar. Kırsanız, dökseniz, incitseniz, acıtsanız, yaksanız, kesseniz, kökleseniz de farketmiyor yani, tabiatta çöp yok, atık yok, her zerrenin, herşeyin bir gerekliliği var. Köpek bokunun, kedi sidiğinin, salyangoz sümüğünün, sinek kanadının, karınca ayağının, daldan düşen buruşuk yaprağın, topraktaki solucanın, otun, çamurun, herşeyin, herşeyin bir lüzûmu var da bütün bunlar ondan var! Cips paketi, kola kutusu, dandik market poşeti, sigara izmariti falan tabiatın sorunu değil yani, onlar sizin kendi pisliğiniz, onu siz düşüneceksiniz! Yaaaa...

Eski bir tüp kamyonetinin branda örtülü kasasında uyuyan bu kedinin sorunu değil sizin onun varlığını lüzûmlu ya da lüzûmsuz görmeniz. Kovsanız da, dövseniz de, öldürseniz de tabiatın varoluş sistemi içinde onun bir yeri ve gerekliliği varolduğu için var o, kabûl etmek istemeseniz de bu böyle, bu yüzdendir etrafınızda istemediğiniz, ''ötekileştirdiğiniz'' herşey gibi bütün gayretinize, zûlmünüze rağmen toptan yok edemeyişiniz!.. Siz nasıl varolmak istiyor ve bunu bir temel hak olarak görüyorsanız, aynı hak aha bu canda da var. Uyusun, büyüsün, sağolsun, varolsun, o ve onun gibiler iyi ki var. Dedim ya; ne yaparsanız yapın, külliyen yok etmeyi beceremeyişiniz bundan zaten. O ''ana''sı olan tabiattan kopmuş değil, sadece ve çok kendiliğinden tabiatın+tabiatının gereği olarak ''varoluyor'', dolayısı ile sizin ''sözde'' medeniyetinizin kılı-tüyü, zart-zurtu da onun sorunu sayılmıyor! Yaaa...

Son zamanlarda aldığım en güzel, en anlamlı hediyelerden birini tutuyorum avucumda, sevgili Sunay Akın'ın İstanbul'daki ''Oyuncak Müzesi''nden kalkıp bana gelen bu minik tahta topaç iyi ki var:) Bana hatırlattığı o güzel zamanlar iyi ki yaşanmış, ne iyi ki acısıyla-tatlısıyla beni bugünkü ben yapan o hatıralar, o deneyimler var. Şükür ki; kötü gittiğini sandığımız herşeyin içinde saklı iyilikler de var, ocaktaki tencerede kaynayan piyazlık fasulyeler, pencerelere yavaşça inen akşam, kör yavru kedinin huzurlu uyku nefesleri, yan daireden gelen istikrarlı çekiç sesleri, bütün bunların hepsi, ne iyi ki var. O halde yola devam, o halde içimden taşan bu şükür hissinin asıl sahibine daima bakî şükran. Yaaa... Şükran...

6 yorum:

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

İşte cevabı bulunamayan bir soru: İnsan olmak, ne zamandan beri bu tarz bir ötekileştirmeyle eş anlamlı oldu sahi? Esas "öteki" insanken, nasıl anlayabilir ki diğer valıkları ötekileştirdiğini?

Handan Demiralp dedi ki...

Hmmm, üzerinde düşünelim bakalım. Burada ''evrensel bütünlük'' kuralı çıkıyor karşımıza, yani evren içinde varolan her ne varsa bu büyük ve temel iradenin izni ile olmakta. İnsan kendi varoluşunun yöneticisi değil, dolayısı ile diğer varlıklar karşısında herhangi bir önceliği de yok, sonralığı da, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi. Bütünü tamamlayan onurlu ve saygın parçalardan biri olduğunu kabûl etmek başka, büyüklenip böbürlenerek kendine evveliyet tanıma cüreti başka Lâle'ciğim. İnsanın en mühim yanlışı da bu belki... Bu arada; nerelerdesin sen? Kucaklıyoruz...

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Yakınlardayım :) Yerleştiniz mi? Ani bir sürprizle şaşırtabilirim hane halkını :)

Handan Demiralp dedi ki...

Evet güzel arkadaşım, artık yerleştik. Ufak-tefek birkaç eksik kaldı tabii ama, onlar da halledilme sırasında bekliyor. Benim derslerim başladı, dolayısı ile zaman anlamında epey dara girdim. Sen İzmir'e geldiğinde ya da az önce ararsan inşallah görüşme imkânı doğar. Boş olan zamanlarımın hemen tamamında derste oluyorum, şimdilik şartlar böyle. Çok şükür, halimizden bir yakınmamız yok Lâle'ciğim. Bekleriz, gelirsen çok seviniriz:)))

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Yeni ev hediyenizi aldım; en kısa zamanda geleceğim :) İşler birazcık yoluna giriyor diye seviniyorum. Hepimiz için güzel olacak umuduyla ve sevgiyle kucakladım hepinizi.

Handan Demiralp dedi ki...

Senin varlığın bize en özel ve güzel hediye, sağolasın, zahmet etmişsin:) Ankara'ya gelişinizde getirdiğiniz devasa kupalarla iç ısıtan kış çayları içiliyorken adınızı anmak, hatıralara dalmak çok keyifli. Yenilerini ekleyelim bu paylaşımlara ve evet, herşey yoluna girmekte, hızla, hayırla inşallah. Hayâllerimize su vermeyi sakın unutma haa, dışarıda deli deli yağmurlar yağsa da:) Bekliyoruz, öpüyoruz bütün saf ruhlarımızla...