28 Ekim 2010 Perşembe

Cıvıltı...

Kelime anlamı bu, evet, ''cıvıltı'', ''cıvıldamak''... Bu nedenle sembolü sevimli, mavi bir serçe. Bana göre ise Twitter diğer sosyal paylaşım alanlarını çoktan sollayıp geçmiş, kendisinin söyleyecek ya da yapacak, yani bütüne ekleyecek  birşeyi olmadığı halde başkalarının hayatlarını sessiz-sedasız dikizlemek isteyenleri pek de cezbetmeyecek, şimdilik gayet faydalı bir düşünce paylaşımı ortamı. Bu gibi kişileri niçin cezbetmez; zira fotoğraf ve video paylaşımları sayfada ancak link olarak yer alabiliyor, ortalıkta fotoğraflar, videolar alenen dolaşmıyor yani, ayrıca Twitter'da ''cıvıldamak'' isteyenler bunu 140 harfle sınırlı olarak yapmak zorunda, fazlası kabûl edilmiyor ve çok da iyi ediliyor elbette. Bu sınır insanı net ve direkt ifade geliştirmeye teşvik ediyor, ''kanonik anlatım'' konusunda eğitiyor, derdini 140 harfle sınırlı olarak anlatmayı öğretiyor. Söyleyecek şeyi olmayanlar diyelim ki başkalarının söylediklerini görmek için Twitter hesabı açmış olsun, önemli değil, buyursunlar, neticede bu ortam zevzek videolar, internette beşyüzmilyon defa dolaşmış ve artık iç baymaya başlamış sıradan özdeyişlerin, şiirlerin müzikâl sunuları ya da elâlemin tatil, düğün, nişan, sünnet, doğum, ebelek-gübelek fotoğrafları gibi görselliğe yönelik bir cazibe içermiyor. Twitter'da evvelâ ''okur'' olmanız gerekiyor, ''bakar'' olmanız bir yere kadar ve altalta uzayan yazılara bakmak bir müddet sonra sıkar yani, ayrıca bu ortamda herkesin kendince ''yazar'' olduğunu da belirtmek gerek...

Burada Facebook'daki gibi saçma-sapan ve lüzûmsuz bilgilerle profil oluşturmanız hiç gerekmiyor, aslında kimseyi ilgilendirmemesi gereken dinî inanç, ilişki durumu, siyasî görüş vb. zımbırtılar hiç sorulmuyor, zaten bu gibi kıvır-zıvırlar profil oluşturma sisteminde yer almıyor. Twitter'da sürekli akan ve güncellenen bir yazı/fikir/durum trafiği mevcut ve gerçekten çok sağlam fikirleşmeler var. ''Follower''larınızı, yani takipçilerinizi alenen görüyorsunuz, takipçi listenize eklenen her yeni kişiden haberdar ediliyorsunuz, bunlardan istemediklerinizi bloklamanız mümkün. Yani Twitter'da kimsenin kimseyi rahatsız etmesi falan mümkün değil bence, isterseniz durmadan yazabilirsiniz, istediğinizde durabilir, sadece okuyabilirsiniz. Yazılanlara fikirlerinizle katılabilirsiniz ya da eleştirebilirsiniz. Tiryakisi olduğum kişiler var, bayılıyorum onların ''tweet''lerini okumaya. Ve en güzel tarafı kimsenin kimseye karşı kendini sorumlu falan hissetmemesi belki de, yazıyorsunuz, sizi okuyorlar, yazıyorlar, siz onları okuyorsunuz. Bilmemkim bunu beğendi, öteki buna bayıldı, diğeri yerlere yayıldı gibi şeyler yok, insana ''şimdi ben buna cevap yazmazsam ayıp olur mu ki...'' hissini yaşatacak bir durum yok. Yani bu Twitter olayı, benim gündelik hayatım içinde haberdar olmak, yazmak, okumak, gülmek, eğlenmek, düşünmek, fikirleşmek adına artık Facebook vb. sosyal paylaşım ortamlarını çoktan tarihe gömmüş vaziyette. Bilemiyorum sonrası ne olur ama şu anki gidişattan gayet memnun olduğumu ifade etmeliyim. Bilgisayar başında geçirdiği zamanı hiç olmazsa biraz anlamlı kılmak, azıcık zihnini yormak, okumak ve yazmak isteyenlere tavsiye ederim. Kına, sünnet, gelin başı, bebek poposu, dağda, deniz kenarında ya da yurtdışındaki tatil fotoları ile ucuz popüler kültürün ürettiği türlü zımbırtıdan içi sıkılanlara tabii, blog yazarlarının çoğunun da üyesi olduğu Twitter bu gibi şeylere meraklı olanları hiç açmaz der, müsaadenizle şimdi  ''tweet'' yazmaya giderim efendim:)

Hiç yorum yok: