2 Ekim 2010 Cumartesi

Cep fotoroman...




Benim değil, halamların falan gençkızlığında vardı bu ''cep fotoroman'' dalgası, hatırlıyorum, acaip yakışıklı İtalyan heriflere mini etekli, apartman topuklu, takma kirpikli hoş gençkızlar eşlik ederdi. Bu fotoromanlar elbette ve daima aşklardan, aşk acılarından, ihanetlerden, ayrılıklardan ya da mutlu sonlardan beslenir, okuyup bitirdikten sonra zihninizde öyle özel bir yorgunluk yaratmazdı:)

Ben de bedenimle birlikte zihnimi dinlendiriyorum şu sıra, yepyeni projeleri hayata geçirerek  oldukça tempolu bir döneme geçiş yapacağımdan kafamı öyle olura-olmaza fazlaca takmak niyetinde değilim yani. Gelecek hafta yurtiçinden, yurtdışından gelecek bir dolu misafirim olacak, toplantılara girilecek, oraya-buraya gidilecek, bunlar için tazelenmiş bir enerji ve şarj edilmiş bir zihin gerek bana, bunu yapıyorum kısaca. O yüzden, fotoğraflara altyazıyı lüzûmsuz buldum, çektim, alt-alta koydum, herkes kendi fotoromanını kendisi yaratsın işte efendim, ben müsaadenizle biraz daha dinleneceğim. Birazdan ''Tanrılar Dağı'' İda'nın önünde güneşin nasıl hürmetle eğilerek battığını görmeye gideceğim:) Bakî selâm ederim...

2 yorum:

Oya Kayacan dedi ki...

Rastgele Handan'cığım, dualarım yanında ;)

Handan Demiralp dedi ki...

Sağol Oya'cığım, daima mutfağındayım:)