3 Ağustos 2011 Çarşamba

Çıplak...

''Zaten yaşamında gıllıgışlı insanlar yanına yanaşamazdı. İnsanların ne
menem olduklarını sezer, sezdiğini de onların yüzüne usturupluca
söylerdi. Kimsenin arkasından konuşmaz, söyleyecek sözü varsa yüzüne
söyler -hele kimi şairler gibi- öldükten sonra arkasından konuşmazdı.
Ödlek değildi yani.

Son zamanlarda onu gerçekte hiç tanımayan insanlar, birilerine
söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri Can'a mal ederek söylüyorlar.
Bugünlerde bazı insanların böyle bir cesarete ihtiyaçları olsa gerek!
Hala hiç tanımadığım insanların bana telefon açıp "bu durum karşısında
Can Bey ne düşünürdü?" diye sordukları oluyor. Ben de onlara "ya siz
ne düşünüyorsunuz?" diye soruyorum, "siz de düşündüğünüzü yüksek sesle
söyleyin" diyorum, "Can ile aranızdaki fark bu." Çok ufak bir farkmış
gibi görünse de aslında derin bir ayırım.
Son zamanlarda dikkatimi çeken bir diğer husus da şu: hangi kesimden
olursa olsun insanlar her türlü herzeyi yedikten sonra bir şairin
mısralarına sığınıyorlar kendilerini aklamak için. Kolaysa eğer,
şairler gibi yaşayın. Korkusuz, akıllı, dolambaçsız ve kıvırtmasız!..'' demiş Can Yücel'in hayat arkadaşı sevgili Güler Yücel bu özel adamın ölüm yıldönümü için yazdığı mektupta. Tekrar tekrar okudum ve çok sevdim, yüreğine sağlık...
 
Ardından TEMA başkanı sevgili Hayrettin Karaca'nın bir makalesi geldi, ''et'' üzerine yazılmış harika bir yazıydı o da. Değerli Karaca makalesinin sonunda Einstein'dan bir alıntı yapmış ve demiş ki:
 
"Hiçbir şey vejetaryen bir diyet evrimi kadar insan sağlığına faydalı ve dünyadaki doğal yaşamın kurtarılma şansını arttırıcı etkiye sahip olamaz.'' Ve eklemiş; ''Einstein`ın sadece beslenmeden bahsetmediği ortada. Dikkat ederseniz kalp hastalığı dışında daha söylenecek çok şey varken, bu makalede etin beslenmedeki yeri üzerinde durmadık. Ayrıca vejetaryenliğin etiği yada hayvan haklarına da değinmedik. Amacımız bu faktörleri göz ardı etmek değil; et yemenin insanoğlu için yalnızca ekonomik ve ekolojik yönünü dile getirmektir. Etin de petrol kadar ömrü olduğunu ve bir gün biteceğini bilmek ve bu iki azalışın bağlantılı olduğunu anlamak için bir vicdana sahip olmanız gerekmiyor."
 
Yani özetle değerli okur; artık dünyanın ve onun üzerinde yaşayan egemen tür ''insan''ın maskeleri teker teker düşüyor. Hakiki mânada ''insan'' olmaya direnenler ve onların oluşturup dayattığı tektipleştirme pratikleri ardarda yere kapaklanıyor. ''Birlik Bilinci'' felsefesinde öngörülen herşeyin aynen gerçekleştiğini gördükçe yüreğim ferahlıyor. Zira evren ve onun kutsal yaratıcısı ''olmazsanız biz OLdururuz!'' ana mantığı ile çalışıyor. O halde korkmaya, endişelenmeye falan hiç gerek yok elbette, altına saklanılan bütün örtüler çekilip alınıyor ve ne iyi ki; artık ''gerçek çıplaklaşıyor''. Teşekkürler Tanrım, daima...

Hiç yorum yok: