3 Ağustos 2011 Çarşamba

Hediye...

Atölyede yerine yakışanlardan biri, sevgili Halûk ve Gülsün'ün hediyesi, bu tarz ''Buddha çeşmeleri''  Türkiye'de bulunmadığından epeyce uzaklardan geldi. Su sesi ve hafif ışık efektini birarada verebildiği için tam benlik doğrusu, kucağında tuttuğu lotus çiçeğinin içindeki ışık mum alevine benziyor, lotustan kaynayan su ise zarif bir şırıltı ile önündeki çakıl taşlarının üzerine dökülüyor. Bilhassa karanlıkta seyretmeye doyum olmuyor:)

İçinden Buddha geçen herşeyin bende uyandırdığı temel his, yani ''huzur'' hep aynı, hiç değişmiyor. Atölyedeki egemenliğinden hiç şikayetçi değilim bu yüzden, sadece ben değil, kimse şikayetçi değil zaten:) Ziyarete gelen bir dostumuzun söylediği gibi; ''dışarıda paldır-küldür, itiş-kakış bir hengâme varken buranın eşiğinden geçen kendini adetâ kayıp bir tapınakta buluyor''... Aslında herkesin tapınağı kendi içinde gizlidir ya, belki de içerideki hava o gizli olanı ortaya çıkartıyor. Doğrusu ben de her fırsatta kendimi atölyeye atıp o hengâmeyi dışarıda bırakmayı, mütemadiyen kendiyle kavga eden dünyanın suratına kapıyı kapatıp yalnızca Buddha'nın lotusundan süzülen suyun sesini dinleyerek meditasyon yapmayı çok seviyorum. Bu güzel ve benim için son derece özel hediyeyi çok uzaklardan kucaklayıp getiren sevgili kardeşlerime de gönülden teşekkür ediyorum:) Namaste...

3 yorum:

Çiğdem Atabey dedi ki...

biz de şu Atölye'den "bir tatlı huzur" alsak....

Handan Demiralp dedi ki...

Beklemedeyiz merkez, tamam:)

OLAY YERİ GÖRÜNTÜLEME dedi ki...

Beklemede kal şube.. tamam..