24 Haziran 2011 Cuma

Bu ''suç'' değilse, nedir ''suç''?!!!..

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,

Sayın Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
Bakanlar Kurulunun değerli üyeleri,
Sayın Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez,

Ve;

Vicdan+sorumluluk sahibi tüm VATANDAŞLAR...

Yukarıdaki resimlerde gördüğünüz sahipsiz köpeğin boynundaki şah damarından sivri cisimle girilip gözünden çıkartıldı, bedeni kesildi, derisi yüzüldü, dişleri darbelerle kırıldı!. Bu akıl almaz vahşet veteriner hekim raporu ile belgelendi.

Mevcut Hayvanlari Koruma Kanunu "Kabahatler Kanunu" kapsaminda olduğundan, karakol ve savciliklarin yetki alanlarinin disinda oldugu icin "iskence ile oldurulen bu hayvan icin sikayet kabul edilmedi".

Sikayeti ancak "bu vahseti yapan caniler ayni yerde bir kadina, bir cocuga da ayni vahseti yapabilirler, insanlarin da guvenligi acisindan sikayetciyiz" seklinde yapinca karakola muracaat kabul edilip adlî sorusturma baslatildi.


ŞİMDİ SORUYORUZ:

1.  Çaresiz hayvanlara uygulanan bu korkunç işkenceler uzerinden devlet daha ne kadar "idari para cezası'' adı altında gelir temin etmeye  devam edecek?

2. Hayvanlari Koruma Kanunu ne zaman TÜRK CEZA KANUNU kapsamına alınacak?

3. Diyanet Isleri Baskanligi ne zaman dinin sadece sekli yönünü anlatmaktan vazgecip, İslam dininin "hayvanlarin korunmasina iliskin hukumlerini'' topluma anlatarak, yureginde merhamet ve acima duygusu tasiyan bir toplum olusmasi icin uzerine duseni yapacak?

4. Toplumun %99 u müslüman olan bu ülkenin dört bir yanında hergün yenileri yaşanan sayısız vahşete daha ne kadar tanık olacağız?

Biz KİME ve HANGİ KURUMLARA başvurmalıyız?

Bu vahseti KİM durduracak?..
 
....................................................................................
 
Bu hadisenin detayları için, yüreğiniz kaldırırsa buraya bakınız:( Daha dün yazdım, bugün Samsun'dan bu haber ve fotoğraflar geldi. Böyle birşeyi kılı kıpırdamadan yapan ve ruh sağlığı açısından acîlen gözetim altına alınması icap eden şahıs ya da şahıslar şu an aranızda, elini-kolunu sallayarak dolaşmakta ey ahalî,  Allah rızası için söyleyin, hakikaten rahat mısınız?!!!

4 yorum:

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Kötülüğü protesto etmek yerine iyilikten yana olmak lazım dedik. İyilik azaldı... Kötülükten rahatsız olmayanlar arttı. Kötülükten rahatsız olmamak, kötülük yapmak demektir dedik. Rahatlık o derece arttı ki, anlatamadık. Bu rahatlıktan rahatsızım ben kardeşim! Bu kadar rahat olmayın ya, kötülüğü bu kadar kolay sineye çekmeyin. Hadi gel de delirme...

Handan Demiralp dedi ki...

Kendi bilinç seviyemizle bu denli uğraşıyor olmamız kollektif bilinci yükseltmek gayesiyledir ancak bu ''yapılan ve yapılacak olan kötülüklere dayanma katsayımızı arttırmak'' olarak mı anlaşılıyordur, nedir, ben de anlamadım bunu sevgili arkadaşım. Demek ki milletin kılının kıpırdayabilmesi için daha çok emek gerekiyor, ömür yeter mi bilmem? Ne de olsa kısacık bir müddet ömür dediğimiz şey evsensel boyutta. Birlik Bilinci olan herşeyden, hepimizi sorumlu tutuyor ve ben utanıyorum artık:( Ne diyeyim?

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Ben de utanıyorum insan suretimden. Yahu resimlere bakamıyoruz; nasıl kıyıyor bu caniler bu canlara? Mazlumlar diye, ille de zulmetmek mi lazım? Ben böyle zamanlarda umudumu korumakta fazlasıyla zorlanıyorum...

Handan Demiralp dedi ki...

Lâkin; aslında yeni birşey değil bu, Earthlings'i hatırladım ve hatırlattım ya bir sonraki yazıda, ona bakınca insanlığın ezberinin hep kendinden zayıf ve güçsüz olanı şu ya da bu amaçla ezmek, sömürmek, acımadan yok etmek ve kökü çoooook eskilerde olan berbat bir ''türcülük'' olduğu daha açık görülüyor Lâle'ciğim. İşte ''Birlik Bilinci'' bunu değiştirmek adına var ve bunun için çalışıyor zaten. ''Tek''likten ''tüm''lüğe doğru bir bilinç kıpırdanması yok da değil ama? Sapmamalıyız, aynen devam etmeliyiz bence. ''Aydınlığı'' bizim görüp görmememiz çok da önemli değil, önemli olan onun gerçekleşmesi, er ya da geç... Çok sevgiyle...