25 Haziran 2010 Cuma

''Uğur''lar olsun...

''Uğur'' kavramı hayatımıza girmiş bir kere, bize erken yaşlarda öğretilen bazı kalıplar zihnimize yerleşmiş. Daha doğar doğmaz bir taraflarımıza iliştirilen nazarlıklarla, ''maşallah''larla başlamışız bu işe. Tersi de malûm, ''uğursuzluk'' oluyor, pozitif anlamlarda yoğunlaşmayı daha çok severim, yaradılmış en harika varlıklardan olan ''kara kedi'' ya da ''baykuş''u uğursuz saymak, ''13'' gibi bizim inanç sistemimizde yeri boş olan sayısal uğursuzluk kalıpları, ayna kırılması, merdiven altından geçilmesi, dik dik bakan mavi göz vb. hikâyelere kulak asmam doğrusu. ''7'' rakamını severim, burcuma göre de uğurlu sayımdır ama bu da takılınacak bir konu sayılmaz bana göre. Zaten bunların tamamına inanacak olursak hayatımızı anlamsız bir çember içine alırız, gerek yok. Bu sebepten; karşıt anlamına fazla kilitlenmeden, ''uğurlu'' sayılan şeyleri incelemeyi daha uygun bulmaktayım. Sizi bilemem...

Yukarıdaki fotoğrafta boynumda görülen bir ''Llamador de Ángeles'' yani ''melek çağıran'' oluyor. Nakışlı bir metal topun içine yerleştirilmiş, sallandıkça çok hoş bir ses çıkaran bir tür çıngırak da denebilir buna. Bir sürü farklı çeşidi var, ben en sade görüneni seçtim. İspanya'da pek yaygın şu sıralar, hemen herkesin boynunda bir tane var. Sadece kadınlar takmıyor üstelik, erkeklerde de sıkça gördüm. Bu özel takıya sizden başka kimsenin dokunmaması gerekiyormuş, yani ''aa, kolyen ne güzelmiş, dur bi bakayım'' diyerek boynunuza uzanan elleri kabûl etmeyecekmişsiniz, kim olursa olsun... O sizin enerjinizle çalışırmış, kendinizi zorda hissettiğiniz, sıkıntılı ya da kararsız olduğunuz durumlarda siz tutup hafifçe sallayacakmışsınız, benim bayıldığım o yumuşak, hoş çıngırak sesi sizin koruyucu meleğinizi çağırırmış hikâyeye göre. Herkesin kendi meleği kendine özel olduğundan, bu takıya da yalnızca sizin dokunmanız, zaman zaman parmakuçlarınızla tutup ona pozitif enerji, dilek ve dualarınızı yüklemeniz tavsiye ediliyor. Ben İspanya'dan beri boynumdan çıkarmadım ama şu ''ayy kolyen ne güzelmiş, dur bi yakından bakayım'' vaziyeti ile uğraşmak biraz zor, evet, itiraf edeyim. En sade olanını seçmiş olmama rağmen hayli dikkat çekiyor ve görenler mutlaka dokunarak incelemek istiyor, dolayısı ile bu enteresan tılsımın hikâyesini ikide-bir anlatmanız gerekiyor. Benim taşıdığım 27 Euro civarında satılıyor ancak üzerindeki nakışlara, içindeki topun rengine ve açılır-kapanır olma özelliğine göre fiyatı 45 Euroya kadar çıkabiliyor...

''Cabello de Ángel'' yani ''melek saçı'' benim en sevdiğim tılsım objesi oldu diyebilirim. Bu aslında bir kristal türü, bazen beyaza yakın, uçuk limon sarısı renkte, doğada bulunduğu yerdeki sıkışma oranına göre taşın içinde saç tellerine benzeyen düzensiz çatlaklar, çizikler meydana geliyor. Özellikle ışığa tutarak baktığınızda muhteşem görünüyor. Aslında yarı değerli bir taş olan ''El Cuarzo Rutilado'' pek kolay bulunmuyor ve bu yüzden epeyce pahalı fiyatlara satılıyor. Tabii fiyatı taşın şeffaflığına, içindeki çatlak ve çizik oranına ve büyüklüğüne göre değişiyor. Etrafı incecik gümüş bir çerçeveye alınmış su damlası şeklindeki bu ''melek saçı'' taşını yatağımın başucunda tutuyorum, zaman zaman yağmur suyunda bekleterek temizliyor ve yeniden yerine yerleştiriyorum. Özel enerjili kristal türleri doğal usûllerle temizleniyor, musluk suyu ya da deterjanla yıkanmıyor yani, ya yağmur suyunda biraz bekletilecek, ya da toprağa gömülüp birkaç gün sonra çıkarılacak. Güneşe tutularak temizlenen ya da tuzlu suda bekletilen türler de var. Bu temizlik dediğim zaten fiziksel anlamında değil, negatif enerjileri emerek toplayan ve yerine içindeki pozitif enerjiyi koyan bu tür taşları belli aralıklarla dinlendirmek, bir anlamda doğal kaynaklarla yeniden şarj etmek gerekiyor. ''Venüs'ün Saçı'' da denen bu özel taşın bilhassa aşk, sevgi, muhabbet enerjisini çoğalttığına, üzerinde taşıyana güzellik, dinçlik, zihin parlaklığı ve sağlık verdiğine, kötü düşünce, korku, kaygı ve saplantıları uzaklaştırdığına  inanılıyor. Bedeni çevreleyen ''aura''yı onaran, başka auraların olumsuz enerji akışlarına (kısaca bizim ''nazar'' dediğimiz şey işte) karşı koruyucu kalkan oluşturduğu söylenen bu güzel taşla günde birkaç kez  haşır-neşir olmayı çok seviyorum, ışığa tutup güzelliğini seyretmek, onu avucumda, alnımda ya da yüreğimin üzerinde bir süre tutmak hoşuma gidiyor...

Bu da Güney Amerika'dan gelme bir tılsım, içi su dolu birkaç santim boyunda küçük bir cam tüp, istenirse kolye olarak kullanılabilecek boyutta yapılmış. Gördüğünüz koyu renk şeyler ''pirit'' parçacıkları, altın madeninin tabii haline çok benzer birşeymiş bu. Arada görülen kara benekli kırmızı nesne ise bir tohum, Venezuela ve Peru'da yetişen özel bir ağacın yerliler tarafından uğurlu sayılan ve hemen toplanan tohumu ''huayruro''. Pirit spiritüel felsefede zenginliği, bolluğu çağıran bir malzeme, huayruro tohumu ise ''lucky bean'' olarak adlandırılıyor, yani ''şans fasulyesi''. Yerli halk bu tohumları toplayıp çeşitli takılar yaparak üzerlerinde taşıyormuş, kolyeler, bilezikler, küpeler vs. Hiçbirşey olmasa bile, bir kese içine yerleştirilmiş huayruro tohumlarını evin bir köşesinde bulundurmayı ihmal etmediklerini öğrendim. Zira çok eski inanışa göre bu siyah benekli, sevimli kırmızı tohumun enerjisi kem gözlere karşı koruyucu olduğu gibi, bolluk, bereket ve zenginliği davet edermiş. Hani bizim mutfaklarda bazen içi fasulye, nohut, buğday, pirinç dolu ufak kavanozlardan oluşan bereket tılsımlarına rastlanır ya, ona benzer bir inanış işte. Amaç aynı, kullanılan malzemeler farklı sadece. ''Huayruro''nun evlerin ana giriş kapısı üzerine asılabilen türleri var, anahtarlık formunda olanları var, türlü çeşit takısı zaten var. Var da var yani... Hoş birşeydi, öyle çok pahalı da değildi, hikâyesini dinleyince sevdim, aldım getirdim. Evrenin aslında hepimize, herkese yetecek kadar sınırsız olan bolluk-bereketini, zenginlik enerjisini bir de bu şekilde, şükür ve sevgiyle evime çağırmaya niyet ettim...

Bu da ''Llamador de Ángeles''in bir başka türü... Bu ortadan açılabilen model, yan tarafında ufacık bir kilit var, çıngırağı içinde taşıyan metal kafes bu şekilde açılıyor, içinde şarabî kızıl renkli, neden yapıldığını bilmediğim bir top var ve sallandıkça çınlıyor. ''Melek çağıran''ların en pahalı modeli sanırım bu zira bu kolyelerin hepsi tamamen elde yapılıyormuş ve haliyle epeyce emek istiyor olmalı. Bulunması hayli zor olan ''melek saçı'' kristali hariç, farklı kültürlere ait diğer bütün ''uğurlar''ı bulabileceğiniz, inceleyebileceğiniz ve dilerseniz satın alabileceğiniz dükkân burası. Ne yazık ki şimdilik sadece İspanyolca, sanıyorum Facebook şubesi de açılmış. Özellikle şu reyon meraklılarına gayet faydalı bilgiler aktarıyor. Hindu, Mısır, Kelt, Musevi, Türk, Arap, Uzakdoğu, Afrika ya da Güney Amerika, dünyanın dört bir yanından ve farklı kültürlerden derlenmiş uğur objelerini, tılsımları incelemek, tanımak ve satın almak isteyenler buyurabilir efendim, sadece bakıp çıkmak da mümkün elbette:) Ben sizleri tanıştırdım, inanıp inanmamak, gülüp dalga geçmek ya da eğer isterseniz kaynaşmak, gerisini getirmek size kalmış birşey. (Daha detaylı ve Türkçe malûmat için şu kitap gayet faydalıdır, seneler önce almıştım, halen piyasada varmış, onu da ekleyeyim.) Hadi herkese ''uğurlar olsun'', dilerim içinizdeki saf ve temiz niyetlerin hepsi tutsun, şimdi bana müsaade...

Meraklısı için: ''İş çevrenizde, evinizde, yaşadığınız yerlerde bulunması oldukça önemli olan doğanın bir başka unsuru da kristallerdir. (Öteki unsurların hayvanlar ve bitkiler olduğu evvelce belirtiliyor.) Kristaller de tamamen yaşayan, canlı enerji kaynaklarıdır ve yaydıkları titreşimler bitkilerinkinden yüksek frekanstadır. Bu yüzden; kristaller de bitkiler gibi beslenmeye ve desteklenmeye gereksinim duyar. Çok hassas enerji frekansında olan kristaller pozitif ya da negatif, etraftaki enerjileri emerler ve daha sonra kendi içsel enerjileri ile karmalayarak geri yansıtırlar. Bundan dolayı kristallerinizi en az haftada bir defa arındırmanız çok önemlidir.(Burada bahsedilen elbette uyduruk kristal küllük, vazo ya da avizeler değil, zaten hiç sevmem onları!) Kristaller evinize yıldız titreşimi getirir, hücresel seviyede bilinçlilik değişimini destekler ve iskelet yapınızda enerji+bilgiyi bütünleştirmenize yardım eder. Çünkü onlar dünya ananın iskelet yapısının semboliğidir. Buradan hareketle, onlar temel gerçeğe uyumlanmanıza ve kemiklerinizde DNA boyutunda depolanmış olan (geçmiş yaşam ve deneyimlerinizin kayıtlarını tutan) bilgiye erişmenize kanallık ederler...''

Sevgili Hatice Kapudere aracılığı ile bana ulaşan bir kanal bilgisi raporundan alıntıdır, kendisini şükranla selâmlarım...

2 yorum:

zeynep dedi ki...

Yazdiklariniz yine harika. Dükkanin keske en azindan ingilizce opsiyonu olsa; simdilik bakip bakip ic geciriyoruz :)

Sevgiler

Zeynep

Handan Demiralp dedi ki...

Ben web site yöneticisine asıl Türkçe versiyon konusunda baskı yapmaktan yanayım değerli Zeynep Hanım:) Çok teşekkür ediyor ve sevgilerimi gönderiyorum...