14 Haziran 2010 Pazartesi

Taş...

Üzülme...
Bir yanında korku, bir yanında ümidin varsa iki kanatlı olursun.
Tek kanatla uçulmaz zaten.

Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır.
Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır.
Niye kederlenirsin?

Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz.
Yüzük olmayı dileyen taş, ezilmeyi yontulmayı göze almalıdır.

...demiş Hz.Mevlâna, bunun üzerine söz söylemek haddimiz değildir, hâşâ... Parıldamak için biraz yontulmalı, tıraşlanmalı, gerçekten hissedebilmek için dokunmalı, sevilmek için evvelâ koşulsuz sevmeli, sırra ermek için onu aramalı, hazıra konmaya çalışmamalı. İnsan dediğin sorumluluk almalı, olan-bitendeki payını kabûl etmeli, herşeyi ''öteki''lerin üzerine yıkmamalı. ''Zor''un kıymetli olduğunu, ''kolay''ın işporta işi ucuzluğunu unutmamalı. Emek vermeli biraz, uğraşmalı. Ham taş olarak gelip öyle de gitmek isteyenler varsa, elbette hiç üzerlerine alınmamalı. Yeni hafta için ''iyi''ye, ''güzel''e  niyetlenmeli ve  inşallah öyle olmalı...

5 yorum:

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Seni arayamadım ama sayfanı açtım iş arasında. Okuduklarıma inanamadım Handan. Sanki konuşmuşuz gibi, bir ferahlık üflemişsin adeta bana doğru. İnan zamanı geçirmeden telefon açıp bu sorumsuzlar cennetinden sana danışmış olsaydım, bu kadar hedefe doğru şeyler söylerdin. Pes doğrusu, bu kadar mı olur... Makaleme dönüyorum; yarın seni medeni bir saatte arayı bir sesini duymak üzere. Kocamaaaan sevgilerimizle şimdilik.

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Bir pes de lavantalar için. Annem (ki artık neredeyse komşundur İzmir'de; darısı başıma; amin!) daha bugün, "lavantalarını ellemedik; bahçen seni bekliyor dedi. Kuzey Ege zamanıdır artık. Ben Haziran başında kaçtığımda, lavantalarım yeni açıyordu yaz için; gidince kurutulup torbalara :)

Handan Demiralp dedi ki...

Ne diyeyim ki? İçime doğmuştur belki, ya da seninle aramızda bir enerji iletişimi, kimbilir... Ferahladıysan ne mutlu bana. Aramanı bekleyeceğim. Çok sevgimle...

Lale Kuyucu Azak dedi ki...

Evet, içine doğmuş :) Ya da her yerdeler; kimbilir :P

Handan Demiralp dedi ki...

Ben evrenin bu sevimli şakalarına bayılıyorum sevgili Lâle:) Lâvantaların milliyetsiz olduğunu, dünyanın her köşesinde aynı koktuğunu falan yazmıştım ya daha önce, oradan da tutturmuşum meğer. Evet yâhû; yolumuz ne kadar çetin, hayat ne kadar zor görünse de gene de yaşamaya değer:) Kucaklıyorum, lâvanta moru ve rüzgâra asılı kokusu ile. Sevgimle, sevgimle, daima sevgimle...