26 Ağustos 2014 Salı

Yaşam tarzıma dokunma zira çok incedir, kırılır...



Geçen gün çok sevgili bir arkadaşımla bu merkezde konuştuktan sonra düşündüm de; evet, ben ''özgürlükçü'' biri değilim. Çok otoriter ve mükemmeliyetçi bir baba figürü tarafından askeri disiplin içinde yetiştirilmiş olmanın bu durumdaki tesirini artık elli yaşıma merdiven dayamışken tartışmanın belki alemi yoktur, yâhût belki de vardır, bilemem. Bildiğim ve şimdiye kadarki tecrübelerimden süzdüğüm sadece şudur; insanlığın içinde bulunduğu mevcut şuur ve tekâmül seviyesinde, herkesi kendi kafasına göre sınırsız bir özgürlük alanı içinde serbest bırakmak demek zaten pek de cenneti andırmayan bu zavallı gezegeni adamakıllı cehenneme çevirmek ve sonunu getirmek demektir! Yani düşünmek dahi istemiyorum bunu, o derece... Mevcut dünya düzeni ve insanlığın şu anki şuur seviyesi böyle bir durumu zaten kaldırmaz, buna hazır olunması için tekâmül basamaklarında daha çoook yükselmiş olmak icap eder. Şimdiki halde herkesi kendi kafasına göre özgür bırakmak bu sebepten düşünülemez, dehşet bir kaos yaratır, insanlık kendi sonunu derhal getirir, hiç oyalanmadan hem de, olabilecek en korkunç şekilde!..

Sadece özgürlük kavramını kendimce yorumlayabilirim,  meselâ neredeyse bir tek def-i hacet deliğimizi kapatabilen süper mini şortlarla bir şehrin sokaklarında tra-la-la şeklinde dolaşmayı ''özgürlük'' ve ''serbest yaşam tarzı''na dahil ediyorsak, gözlerimizden başka hiçbir uzvumuzun açıkta olmadığı bir kıyafet içinde olmayı da aynı kavramlara dahil edebilmemiz gerekir. Birini makbûl kılıp, diğerine tükürecek ve nefret kusacaksak (hangisi olduğu burada zerre önem taşımıyor) o vakit bir şeyleri ters anlamışız, bir şeyler eksik ya da tökezlemekte demektir. Birilerine nihayetsiz özgürlük, birilerine ''ötekilik''le bu işler yürümez. Halen başaramıyoruz, kendimiz için istediğimiz ve gayet tabii haklar olarak gördüğümüz kimi şeyleri, bize benzemeyen, bizim gibi yaşamayan, giyinmeyen, düşünmeyen insanlardan esirgememekten halen çok uzağız. Bu nedenle tam bir özgürlük bize göre değil, cılkını çıkartırız, mahvederiz, batırırız. Bu nedenle ne yazık ki halen ''polis'' olmak zorunda hayatlarımızda (yanlış anlaşılmasın, polislerle en ufak bir sorunum olmadığı gibi çeşitli konularda ortak çalışmalar yürüten biriyim, bu mesleğin mensuplarına yönelik A.C.A.B şeklinde yabancı kökenli bir hakareti duvarlara ya da çöp kutuları üzerine sprey boyayla yazarken yakalandığında derhal yalakalık moduna geçen sivilceli ergenlere de çok gülerim lâf aramızda, demek bütün polisler veled-i zina ha?:) Hâlbûki her meslekte ne kadar çürük-çarık olma ihtimâli varsa, polislikte de durum farklı değil, can havli ile polis beklemek mecburiyeti hasıl olduğunda da A.C.A.B deyiverin hele be kuzularım, o zaman göreyim asıl ben sizi!) ve dahi askeri+politik sistemlere de mecburuz. Yönetilmeye muhtacız. Savunmaya, korunmaya, sınırların hatırlatılmasına... Çünkü hepi-topu on dairelik dandik bir apartman içinde dahi kavgasız-gürültüsüz, sessiz-sedasız, birbirine hürmet göstererek ve kendi kendini yöneterek yaşamayı beceremediğimizden halen ''apartman yöneticiliği'' zırvaları var hayatlarımızda ve ehline mâlûmdur, dünyanın en dangalakça kavgaları yapılır o apartman toplantılarında! Ve ben mevcut şuur hali içinde, herkesin sonuna kadar özgür olduğu on dairelik bir apartmanda yaşamayı zinhar istemem, Allah saklasın, meraklısı önden buyursun alsın lûtfen!..

Kendi kafasına uymayanı, kendi gibi olmayanı ittirmek-kaktırmak, alanının dışına çıkarmak hâttâ iyice abartıp ortak yaşama alanından kovmak da gene tekâmül basamaklarıyla boğuşan tipik insan davranışı, bu mantıkla yaşayan kişiler kaldırımda kendi halinde yürüyen bir böceğe dahi hoşgörü göstermekten acizler zaten, hemen, derhal, kendisine zarar verip vermeme olasılığı üzerinde birkaç saniye bile düşünmeden üzerine basıp yok ediyorlar, öyle bir kabûlsüzlük türü bu... Daha genişletilmiş versiyonlarını varın siz düşünün. Demokratlıkla özgürlük mantıken elele yürümesi gereken iki yakın arkadaş, ''yaşam tarzı'' denen ve binlerce farklı ifadesi bulunan o şeye hürmet ise zaten bir seçim değil bana göre, sosyal bir varlık olmanın temel gerekliliği ama? Olmuyorsa, olamıyorsa tam bir özgürlükten bahsetmek gayet zamansız ve abestir, buna kimse henüz hazır değildir. Ve evet; mevcut şartlar altında ben ''özgürlükçü'' biri değilim. Başkalarının özgürlük dayatmalarının benim kişisel alanıma taşmasını ve nefes payımı daraltmasını da istemiyorum kardeşim, o kadar... (Ve bu yazıyı okuyup bitiren, çok daha derin bir mânâya varmak adına bu yazıyı da okusa kendine büyük iyilik eder gibime geliyor...)

Hiç yorum yok: