23 Şubat 2012 Perşembe

41 yıllık hatır...

''Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır...'' derler ya, işte bu fotoğrafın da tam 41 yıllık hatırı var. Çerçevenin arkasına ''11 Eylül 1971'' tarihi düşülmüş. Büyük halamın evlendiği gün, rahmetli babaanne ve dedemin Hatay-Üçyol'daki evlerinde çekilmişti yanlış hatırlamıyorsam. Gelinin nedimesi benmişim, şimdi nasıl da gülümsetiyor beni bu saç, makyaj, kıyafet falan:) Henüz altı yaşındaki bu süslü-püslü kızın gözünden bakmaya çalışıyorum etrafıma, ı-ıhh, olmuyor. Gene de; dikkatle incelediğimde altı yaşında bir çocuk ifadesi görmüyorum 41 sene evvelki yüzümde, biraz hüzünlü bakışlar, hayli kırık, belli-belirsiz  bir gülümseme... Oldum olası tuhafmışım zaten ben, öyle çocuk şımarıklıklarım, tutturmalarım, yapış yapış sevgi hallerim olmamış hiç, öyle söylüyor çocukluğuma tanıklık edenler. Yalnız olmayı, kendi kendine oyunlar kurup sakince oynamayı, bir köşeye çekilip kitap okumayı (rahmetli babacığım bırakın okuma-yazmayı, İngilizceyi bile öğretmişti zira bana altı yaşımda...) daha çok severmişim kalabalık, patırtılı, şamatalı o bildik çocukluk hallerinden. Peki bu fotoğrafın çekildiği zamana dönüp, herşeyi yeniden ele alarak, baştan başlayarak yaşamak ister miydim? Asla... 46 senede yaşayıp biriktirdiklerim, deneyimlediklerim, yanlışlarım, hatalarım, kayıplarım-kazançlarım falan olmasa ben ben olmazdım ki, başka biri olmam gerekirdi ve bunu hiç de tercih etmezdim doğrusu. İyisi mi; bu altı yaşındaki hüzünlü gelin nedimesi ait olduğu zamanda ve o beyaz, eski fotoğraf çerçevesinin içinde kalsın. Ben bugün adım attığım 47 yaşımın ve beni ben yapan bütün deneyimlerimin, acımın-tatlımın, doğrumun-yanlışımın keyfini süreyim:) Kendimi her zamankinden çok daha fazla sevdiğim ve onayladığım, üstelik hayatımda yepyeni ve görkemli başlangıçlara hazırlandığım bu yaşgünümde beni unutmayan ve yeni yaşımı yurtiçinden, yurtdışından, dünyanın her tarafından kutlayan herkese de gönülden teşekkür edeyim. Bir de şöyle bol köpüklü, mis gibi bir sade kahve yapayım kendime, içeyim afiyetle, tadını çıkara çıkara, varsın 47 senelik hatırı olsun bu defa o bir fincan kahvenin de, değil mi ya?:)


"Daima iç sesini dinle; başka hiç kimseyi dinleme. Etrafında seni baştan çıkartacak binlerce şey vardır, çünkü elindekileri satmak için kapı kapı dolaşan insanlar vardır. Dünya bir süpermarkettir ve herkes sana elindekileri satmak ister. Herkes bir satıcıdır. Çok fazla satıcı dinlersen, çıldırırsın! Hiç kimseye kulak asma, sadece gözlerini kapat ve iç sesini dinle..." diyen ölü ve huysuz Hintli üstad Osho'ya da sonsuz şükranlarımla, aynen dediğin gibi yapıyorum üstad, hiç meraklanma :)

6 yorum:

reviga dedi ki...

Bugün; bendeniz henüz tecrübesiz bir radyocuyken, 2008 yılının başlarında sizinle MSR'de yaptığımız bir telefon bağlantısının kaydına rastladım arşivimde. Siz İzmir'desiniz Veysel Hoca'nın programını aktarıyorsunuz ve öğreten olmanın olgunluğu ile dolu mütavazı bir tavırla "Ben Handan Demiralp, MSR İzmir" cümlesiyle bitiriyorsunuz sözlerinizi, bilmem hatırladınız mı...çok şey öğrendik sizden hayata da dair, iyi ki varsınız...

Handan Demiralp dedi ki...

:) Bilgilerim sadece bende kalsaydı ne anlamı olabilirdi ki o kadar şeyi bilmenin? Paylaştığımız zamanlar hoştu, anlamlıydı, değerliydi. Gönülden teşekkür ediyorum. O zamanları sevgiyle saklıyorum, arşivlerdeki kayıtlarla beraber... Hep BİRlik olabilme dileğimle, sevgi ve selâmlarımla...

Baturhan dedi ki...

Sağ gözün sola göre biraz büyük mü ne?..:)

Canım benim, Aslantaş'dan başlayan yolculuğumuz yıllar içinde defalarca başka başka rotalarda devam etti seninle.. Yıllar sonra Ankara'da tekrar keşiştiğinde ne çok sevinmiştim. Senin için güzel hatırlanmayacak fazla olayla dolunca buralar, topladın bohçanı gittin İzmir'e.. Hoş Ankara'daykende bohçan hep toplu durdu sayılır kapının ardında.. Varmış zaten onun gidesi..
Sen gidince kaldı bende bir yalnızlık hali..
Şimdilerde alıştık tekrar sensiz Ankara'ya, lojmanların oradan geçmedikçe sorun yok anlayacağın.
Sensiz Ankara'dan, soğuk karlı buzlu sokaklardan sıcacık sevgimizi yolluyoruz sana; 47 olur 57 olur 67 olur, olur da olur.. Sen hep bizimle ol, sağlık ve afiyetle ol da varsın Ankara'da olma..
Doğum günün kutlu olsun eskimeyen en eski dostum, seni çok seviyorum..

Handan Demiralp dedi ki...

Benim ruhumda var göçebelik, damarlarımdaki mubadil kanından olsa gerek bohçam hep kapının arkasında durmakta zaten, içimdeki gurbete yolcuyum daima sevgili arkadaşım... Ankara'da, lojmanın güzel bahçesindeki çay sohbetlerini, Cuma günleri yokuşu tırmanan halini, çekişmelerimizi, Cheetos'un da işten çıkıp geldiği, birlikte yediğimiz akşam yemeklerini çok özlüyorum. Ankara'yı özlediğim söylenemez ama, çünkü benim şehrim başka. Benim bir gözüm diğerinden ufak kaldı hep, çocukken daha belirginmiş ihtimâl. Neleri paylaştık be Batos, nerelerden geçip geldik bulunduğumuz yere. Hiç ''keşke''m yok, biliyor musun? Demek böyle oluyor büyümek. Ben de seni çok seviyorum ve daha nice kutlayacak senelerimiz OLsun inşallah diyorum, Cheetos'u, seni ve pistanlarınızı kucaklıyorum:)

Çiğdem Atabey dedi ki...

Kutlanacak nice güzel ve keyifli yaşlar, nice güzel olaylar OLsun Handancığım, BİRlik içinde ve hayırlısıyla..
Yeni yaşın mutlu ve kutlu OLsun..
sevgimle kucaklarım..

Handan Demiralp dedi ki...

Sağol güzel yol arkadaşım benim, herşey gönlünce OLsun:)