21 Mayıs 2011 Cumartesi

Yol arkadaşları...

Onlar Türkiye'de ''hayvan hakları'' dendiğinde ilk akla gelen kişiler; sadece yaşadığı Adana ve çevresine değil, yurdun dört bir yanına yetişen, bitmez-tükenmez enerjisiyle senelerdir bu işin içinde yorulup ''artık bittim!'' diyerek pes eden nice kişiye örnek olan efsane kadınlardan sevgili Nesrin Çıtırık, ''tüm canların avukatı'' olarak bilinen ve ülkemizde hayvan haklarına hukukî yaklaşım konusunda çok ciddî emekleri olan sevgili Ahmet Kemal Şenpolat, İzmir Şopen Gazi  Hayvan Bakımevi'ndeki canların fedakâr annesi sevgili Nebiha Deprem ve HAYTAP federasyonundaki diğer yol arkadaşlarımız... Onlarla bugün İzmir Karşıyaka'da, Mavişehir'de yapılan bir etkinlikte buluştuk...
 
Ben Bitlis'e gidememiştim ama onlar İzmir'e geldiler, ne iyi ettiler:) Yıllardır aynı dikenli yolda yürüyerek oramızı-buramızı beraber yırttığımız, düzeleceğine dair inancımızla yolumuza çıkan türlü engeli yanyana bertaraf etmeye çalıştığımız dostları bu kez İzmir'de görmek, burada yeniden buluşmak çok güzel ve anlamlıydı hakikaten... 
Ve sevgili Yonca Evcimik tabii; o bu zorlu mücadelenin, bu gayretin en inançlı parçalarından biri olmuştur daima, gene çok güzel şeyler söyledi sağolsun, umarız her halükârda ''sağır'' kalmaya inatçı o bildik, tanıdık kulaklara ulaşabilmiştir...(Bu arada; etkinlikte katılımcılara ikram edilen ''ballı lokma tatlısı'' da canım Yonca sayesinde tam yerini bulmuştur sanırım:)

Prof.Dr.Tamer Dodurka da etkinlikteydi, benzer pekçok çalışmada olduğu gibi... Tamer Hoca konuşmasında ''hümanizm'' kavramından bahsetti ve bugüne kadar insanoğlunun sömürebildiği, üzerinde egemenlik kılabildiği hayvan türlerini nasıl aşağıladığını, güç yettirmekte zorlandıklarını da nasıl bir ikiyüzlülükle yücelttiğini ve buradan hareketle niteleme olarak ''arslan gibi'', ''kartal misalî'' vb. ifadeler kullanmakta olduğuna dikkat çekti. ''İt herif'', ''eşşoğlueşek'', ''yuh lan öküz'' gibi tabirlere de bunun ters açısından bakınız bakalım, ne demek istediğini eminim şıp diye anlayacaksınız!.. 

Ben? Elbette orada olacağım. ''Önce insan gelir efendim!'', ''bunca aç, yoksul dururken hayvanlarla uğraşacağınıza biraz da onlarla ilgilenin!'', ''hepimiz hayvanları seviyoruz ama...'' vb. gibi, artık duya duya kabak tadı vermiş o klasik kalıpların, o bildik ezberlerin karşısında her zaman aynı şekilde duracağım! Değil mi ki bu yolun en başlarında hayâl dahî edemediğimiz şeyler artık olmaktadır, değil mi ki artık bu konular hukukun, kanunların kapsamı altındadır, değil mi ki kamuoyunun duyarsızlığı artık aşılmış bulunmaktadır ve değil mi ki kâinat kutsal yaratıcısı tarafından parçalarını birbirinden asla ayırmayan bir bütünlük esası üzerine kurgulanmıştır? O zaman bu yola aynen devam edilecektir, hiç vazgeçilmeyecektir, son nefese kadar ve o kadar!..

Bu arada; İzmir'in değerli yaşam hakkı savunucularından biri ile dertleştik de, iki gözü  kör olmuş, bir aylık bir tekir kedi bebeğe yuva aranıyor aciliyetle. Özürlü bir hayvancığın koruma ve bakımını üstlenerek ömür boyu sürecek bir manevî haz+eşsiz bir sevgi biçimi isteyecek, ''bütün''ün bir ''parça''sına bu şekilde yardım etmeyi seçecek gönüllü/yürekli (!) biri çıkarsa lûtfen yorum ya da e-posta yoluyla benimle temasa geçsin. Biz icap edenleri yapacağız. Teşekkür ve sevgimle; sevgili yol arkadaşlarıma ve yeryüzündeki tüm canlıların (insan, hayvan, bitki, hiç farketmiyor yani) yaşam hakkına dair duyarlılığını içinde bir filiz gibi büyüten, mevcut yüke bir kenarından ''lâf olsun, torba dolsun'' diye değil, ''hakikaten'' omuz veren, elini taşın altına sokmaktan çekinmeyerek ''üzerine vazife olmayan işlere de burnunu sokan'' herkese...  

Hiç yorum yok: