15 Ağustos 2010 Pazar

Klima etkisi...

Sabaha karşı saatlerde ter içinde uyanıp balkona çıkıyorum bazen, sıcaktan bunalmış, rahatsız ve parçalanmış uykuların kokusu dolaşıyor sokakta, böyle zamanlarda hava yorgun bir hayalete benziyor. Pencereleri sıkı sıkıya kapatılmış yatak odaları, kapalı balkon kapıları bu çok sıcak yazın varlığını inkâr eder gibi... Tuhaf geliyor bana. Ciklet gibi uzayan, gereksizce uzayan, serinlikten henüz çok uzak bu gecelerde birbirini bastırmaya çalışan klima uğultuları duyuluyor sadece. İnsanlar sımsıkı kapalı pencerelerin, kapıların ardında fena halde ''klimatize'' uykular uyuyor çaresiz ve yetersiz. Klimalardan biteviye damlayan sular küçük derecikler oluşturuyor. Gecelerin sessiz bekçilerinden bir sokak kedisi gelip yalıyor yerdeki birikintileri. Mevsim normallerini çoktan sollamış yaz sıcağı  klimalara kızar gibi sanki, gece azalacağına daha da artıyor, rûyalar adamakıllı terleyip zor dalınan uykulara yapışıyor. Herşey birbirine karışıyor. Gözlerimi kapatıp serin yağmurlar yağdırıyorum kentin dört köşesine, üflüyorum, nefesim rûzgâr oluyor. Gözlerimi açıyorum sonra, sıcak hâlâ alevli kahkahalar atıyor, düş kurmak yetmiyor. Sonbahar yağmurlarına kaç var acaba diye parmak hesabına koyuluyorum, ürpermeye, örtünmek istemeye kaç kaldı? Zihnimde sayılar karışıyor, hesap bozuluyor. Klimalar yoruluyor, ben sıkılıyorum. Buzla doldurduğum bardağa su ekliyorum, bardak terliyor, ben terliyorum, herşey terliyor. Elimde klimanın uzaktan kumandası, gene yatağa dönüyorum. Paulo Freire'ın sözü dönüp dolaşıyor zihnimde: ''Dünya aç oldukları için uyuyamayanlarla, açlardan korktukları için uyuyamayanlar arasında bölünmüş durumdadır...'' Ve klima etkisi altındaki kent uğulduyor.

4 yorum:

Hasan dedi ki...

Ablacım merhaba, yazınızı okuduktan sonra bende bulunduğum yerle yani Silivri ile ilgili bir şeyler yazmak istedim, Silivri'de İzmir'den farksız, sıcaklığın yanında havanın çok nemli olması da burada yaşamı olumsuz etkiliyor, Ne yazık ki iş yerinde de herkes kendilerini klimaya hapsetmiş durumdalar, yani klimasız yapamıyorlar dersem yeridir, bu arada buradaki bu nemli havaya hala alışamadığımı da belirtmek istiyorum, bir an önce bu sıcaklardan kurtulup serinlemek dileğimle, sevgi ve selamlarımla...

Handan Demiralp dedi ki...

Umarım öyle olsun Hasan Bey, umarım bu klimatize hayatımız kısa süre sonra son bulsun. Teşekkür ve selâm ile...

Adsız dedi ki...

Handan Hanım,

Yazdığınız metinden ziyade kedi fotoğrafı ile ilgili temasa geçiyorum. Bu kedi sizin mi ya da bir tanıdığınızın mı? Benim kedimin aynısı! O kadar ki, bugün anneme fotoğrafı gösterdiğimde kedimin tasmaya alıştığını sandı. Fotoğraftaki kedinin hikayesini çok merak ediyorum.

İyi akşamlar,

Zeynep

Handan Demiralp dedi ki...

Benim kedim, ismi Bebeto. Ufacıkken anayolun kenarında bulundu, sene 2004, yer İstanbul-Beykoz... O gün bugündür benimle. Çok özgür ruhlu, başına buyruk, yalnız olmayı seven bir kız. İstanbul'dan Ankara'ya bizimle taşınanlardan, beş kez ev değiştirdi. Allah müsaade ederse yakında doğduğu şehre geri dönecek. Eski ekibimizden sayılıyor artık. Kendine çok dikkat eder, gerektiği kadar yer ve kısır olmasına rağmen kilo almaz. Yapışkan bir hayvan değildir, mesafeli ve asildir. Ötekilerle kavga eder ama hasar olmaz. Benzerlik ilginç ama mümkün elbette:) Hikâye bu. Sağlıkla, sevgiyle...