4 Ağustos 2010 Çarşamba

Foça'da yaz, kırmızı-beyaz!..

Senelik izin için (benim adıma) henüz erken, yazın en sıcak ve en kalabalık zamanları şimdi, benim izin ayım genellikle Eylül'dür, ancak bu bazı günübirlik tatil provalarına manî teşkil etmiyor elbette. Marmaris Selimiye'deki tatillerini henüz tamamlayıp İzmir'e dönen Gülsün&Halûk ikilisi ve ben,  bu bir günlük boşluğumuzda  İzmir yakınlarında uygun bir yere gidelim bari dedik ve bunun için Foça'yı seçtik. Dolayısı ile Salı günü Eski Foça ile Yeni Foça arasında yer alan Mambo Beach Club'teydik efendim, hep birlikte hoş bir gün geçirdik...

Mambo'nun bana göre en keyifli tarafı bahçesinin bol kedili-köpekli oluşuydu, kadrolu kedi ve köpek çocuklar kamış şemsiyelerin altında kitap okuma ve uyuklama seanslarına eğlence katmaktaydı:) Misafirler de bu durumdan hiç şikayetçi görünmediler gözüme, işletme çalışanlarının hoşgörülü ve sevgi dolu tavırları ise takdire şâyandı. Bu gibi işletmelerde hayvanlar hep olmalı, genel ambiansı tamamlamalı, ortama neşe ve hareket getirmeli, insan doğanın içinde olduğunu hissetmeli, değil mi yani?

Misafirler tarafından kucak manyağı yapılmış yavru kedilerden biri oyundan yorulmuş, restoran kısmındaki beyaz minderli, rahat kanepelerden birine serilmiş, ikindi vakti şekerlemesi yaparken objektife takıldı:) Ne ki; bu şekerleme fazla uzun sürmedi, fotoğrafta görülen arkadaş az sonra öteki cin mısırı kardeşleriyle beraber ortalığı yeniden birbirine kattı, insan çocuklarla kedi çocukların neşeli koşuşturmaları akşamı peşine taktı, Foça'da güneş giderek alçaldı, denizle kucaklaştı. Güzel manzaraydı...

Mambo Beach Club  yolu o tarafa düşecek olanlar için tavsiye edilir bir tesis, tuvaletler, ortak mekânlar temiz, derli-toplu, müzikler çok yüksek sesli ve rahatsız edici tarzda değil, mutfağında da hemen her zevke göre farklı seçenekler mevcut. Biz makarna çeşitlerinden tattık, lezzetler hafif, porsiyonlar doyurucu, fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde olsa da çok abartılmış değildi. İskeleden serin Ege sularına atlamak ve bu çok sıcak günde denizde olmak keyifliydi. Şezlonglar uzanıp birşeyler okumaya, sonra tatlı tatlı bastıran uykuya teslim olmaya gayet müsaitti. Lâkin; şemsiyelerin gölge sağlayabilme vaziyeti güneşin hareketine göre değişmekteydi elbette, ben işin bu teknik kısmını atlamışım ve şezlongun yerini değiştirmeden uyuyakalmışım. Koruma faktörü epeyce yüksek bir güneş ürünü kullanmama rağmen, güneşin hareketi neticesi açıkta kalan  kısımlarım kırmızı, şemsiyenin altında kalan kısımlarım ise beyaz olmak üzere şezlongtan iki renkte kalkmayı başardım! E bu durumda yarı tarafım kırmızı, öteki yarım beyaz olarak ''kırmızı, beyaz, en büyük Türkiye!'' diyorum ve kendimi hararetle (!) alkışlıyorum efendim. Böylece ''amele yanığı'' olarak bilinen kavrama da yepyeni bir boyut getirdim! Neyse, sanırım bu çift renkli vaziyetim fazla uzun sürmez, bir müddet sonra tekrar  normal rengime dönerim:) Yazıyı okuyan herkese selâm eder, iyi tatiller dilerim...

Hiç yorum yok: