20 Haziran 2009 Cumartesi

Semavî...


Öyle çok fazla zaman da geçmemişti üzerinden ha; orman yangını tatbikatı tamamlandıktan sonra tatbikata katılan helikopterlerden birine atlayıp İzmir üzerinde bir saat kadar dolaşmıştım. Mürettebat dört yabancı uyruklu, bir de Türk pilottan oluşmaktaydı. Helikopterin içindeki gürültüye tahammül etmek zor olduğundan herkese özel kulaklıklar dağıtılmıştı ve sonra havalanmıştık. Semavî bir krallığa katılmak, onun bir parçası olmak gibiydi, yukarıdan Ege'ye bakmak heyecan vericiydi, güzeldi...

Helikopterin penceresinden hayranlıkla bakarken, ötekilerle birlikte uçuşa kumanda eden gri saçlı adamın kısa süre sonra düşecek olan aynı Kamov-32 tipi helikopterde hayatını kaybedeceğini aklıma bile getirmemiştim, dedim ya; ben o esnada semavî bir krallığın halinden hoşnut sömürgesiydim, olmayı en sevdiğim yerde, gökyüzündeydim. Orman yangını söndürme çalışmaları esnasında Geyik Barajı'na düşen helikopterde iki insan hayatını kaybetti, bunlardan biri o zaman beni de uçurmuş olan değerli Tanju Tezgel'di. Senaryoya bağlı olarak düzenlenen bir tatbikatla gerçek hayat arasında işte böyle yırtıcı bir fark vardı, bugün düşündüm de; kalmakla gitmek arasındaki yol demek sadece bu kadardı...

............................................................................

''Sen benim bütün kanunlarımı yıktın, sanırım yavaş yavaş kaybetmekteyim krallığımı, halkım tabîyet değiştirdi'' dedi kadın. ''Kimbilir'' diye cevap verdi adam, ''belki de halkına bir kişi daha eklendi, kaybettiğini sandığın krallığın belki daha da genişledi...'' Kadın gecenin sessiz karanlığına gülümsedi, adam bunu görmedi...
............................................................................


Bir ''güle güle'' daha uçurdum yüreğimden gökyüzüne, yerine ulaştığından, açılıp okunduğundan eminim, biliyorum, çünkü bana geri dönmedi...

Hiç yorum yok: