10 Eylül 2010 Cuma

Az şekerli...




Milletin bayram vesilesi ile şekere, tatlıya, çikolataya abanma katsayısı beni her zaman olduğu gibi dehşete düşürüyor! Bu sebeple ballı-ağdalı tatlılara alternatif, hafif ve ince tatlar peşindeyim. Mümkün olsa beyaz rafine şekeri hepten kaldıracağım ortalıktan ama, ''stevia'' bitkisinin kurutulmuşundan elde ettiğim o yeşil tozla pişirdiğim dibek kahvesinden damağım pek hoşnut olmadı doğrusu. Belki miktarı tutturamadım, olabilir, denemeye devam edeceğim, bakalım...

L-Manyak dergisinin Eylül sayısında, ''Islak Köpek'' isimli köşesinde yazmış Bahadır Boysal biraderim:

''Boyuna anasından bahseden erkeklerden sakınınız. Tıpkı anası gibi bir kız arayan adamlardan da sakınınız. Kendine acıyan ve kendini başkalarından küçük gören erkeklerden, kendinden kaçan beyhûdelerden de koşarak kaçınız! Zaten bu gibiler ekseriyetle kumar ve içki müptelâsı olurlar. Oyunda kaybeden bu adamlar, içkiyi de içip iyicene zavallılaşırlar ve kendilerine acımaktan zevk duyarlar. Beraberken kendilerine merhamet duymanızdan zevk alırlar ve sizi acındırmak için arka arkaya, hata üstüne hata yaparlar. En tehlikeli denyolar bunlardır. Kesinlikle zayıf karakterli diildirler ve süper oyuncudurlar. Bunları bir şekilde punduna getirip ağzına sıçtıktan sonra anasının evine yollamakta büyük fayda vardır...''

Ben demiyorum, Bahadır Boysal diyor:) Bayram işte böyle kitaplar, dergiler, kediler ve hafif tatlılar eşliğinde, sakin ve sessiz geçiyor. Telefonlar durmadan çalıyor, habire mesajlar falan geliyor ama doğrusu hepsine bakmıyorum. Çünkü; özel anlamlar yüklenen bu gibi  günlerde bunaltıcı seviyelere yükselen iletişim trafiği beni yoruyor. Halamın şu sözünü bu bayrama ve bütün bayramlara ithaf ederek çekiliyorum:

''Sağlığı yerinde olana nasılsa her zaman bayram...''

Delilik mi dediniz? Pardon, neye göre, kime göre? :)
E o halde iyi bayramlar Türkiye...


Hiç yorum yok: