6 Temmuz 2010 Salı

Makyaj odası şarkıları...

Bu sevgili Suzan Kardeş'in albümünün adı aslında, fikir güzel, hoş bir çalışma. Mesleğim itibarı ile epey zaman geçirdim makyaj odalarında, ülkenin en ünlü makyaj ustalarıyla, kuaförleriyle çalıştım ama ne olursa olsun makyajımı kendim yapmayı tercih ederim daima. Bu işin ustalarına elbette hürmet ederim, sakın yanlış anlaşılmasın, lâkin insan kendi yüzünü en iyi kendisi tanır ve bu yüzden deneye-yanıla yüzüne, kimliğine uyan makyaj tarzını sonunda bulur kanâatindeyim. Çok yanlışlar yapılan bir konudur, ben de yaptım vaktiyle, oradan bilirim. Ama zamanla öğrenilir, o kadar da zor değildir. Bilhassa güzelim genç yüzlerini, bu işi suratı en olmadık renklerle palyaço gibi boyaya batırma zanneden kimi kuaförlere teslim eden ve bu en özel günlerinde ortalıkta asla kendileri olmayan (!) bir ifade ile salınan gelin hanımcağızlara üzülürüm ve itiraf edeyim, bazen de ortaya çıkan trajik sonuçlara gülerim. Eminim bu gelincikler kendi makyajlarını kendileri yapsa çok daha hoş ve doğal olurlar ama? Niye böyle bir ısrar vardır, millet gidip kendisine ait olmayan, tenine, yüzüne uymayan malzemelerle suratını niye boya küpüne çevirtir ve bir de bunun için ekstra paralar öder, artık orasını bilemeyeceğim. ''Gelin başı'' ne demektir ayrıca, insan gelin olunca farklı bir canlı türüne dönüşmüyor ki, neticede saç aynı saç, kafa aynı kafa? Tepene tavus kuşu oturtmadıklarına göre, hani müthiş yaratıcı işler yapılsa anlayacağım da, bildik topuzlara, ondülelere falan tonla para dökmek ve bu paraları damat tarafına kaktırmak ne alâka? (Ben bundan seneler evvel gelin olurkene bu işi baba evimin ufak banyosunda kendim hallediverdim, saçıma da, yüzüme de kimseyi elletmedim, üstelik hiç de pişman olmadım efendim, 24 yaşımdaki aklımla yaptığım bu uygulamayı 45 yaşımın tecrübesi ve aklıyla da  bütün gelinciklere önemle tavsiye ederim. Oraya vereceğiniz parayı ve harcayacağınız gayet gereksiz zamanı çok daha faydalı şeyler için kullanabilirsiniz, emin olun. Bir de şu fotoğraf stüdyosunda verilen acaip dekorlar önündeki acaip ''gelin ilen damat'' pozları mevzuu var ki; başlıbaşına bir sosyo-kültürel meseledir, kimi örneklerini fotoğrafçı vitrinlerinde gördükçe ''o-haaa!'' efekti eşliğinde ve dehşetle tüylerim ürpermektedir ama artık o inşallah başka bir yazıya:)

''İlle de sokak düğünü göreceğim'' diye tutturmuştum, e mevsim de çok müsait tabii, sevgili Mina hemen ayarladı bana bir tane:) Bizim evdeki makyaj odası banyo olduğundan serdik malzemeleri ortaya, başladık geleneksel sokak düğünü makyajı için çalışmaya... (İzmir'de, bu mahalle arası düğünlerde hanımların nasıl süslendiğini, ne iddialı kıyafetler, saçlar-başlar, makyajlarla düğünlere iştirak ettiğini bilen bilir, hâttâ düğünden evvel minibüslere doluşulup İkiçeşmelik semtinde, bu konuda meşhur olmuş bir kuaföre saç-makyaj yaptırmaya gidiliyormuş ve çoook evvelden randevu alınması gerekiyormuş, enteresan hikâye vesselâm...)

Adam gibi bir makyaj yapmak için evvelâ uygun ışıklı ve havadar bir mekân ile yakınlaştıran bir ayna gerekir ya, ışıklandırma&ayna tamamdı ve fakat o gün hava insanî sınırları zorlayacak kadar sıcaktı, bu sebeple banyoya kurulan bir vantilatörle uygun havalandırma koşulu da sağlandı. Hemen söyleyeyim; her ikimizde de kendi saçımıza ek olarak kullandığımız bazı dış destekler vardı, dolayısı ile saçlar için asla kuaför yardımı alınmadı:) Ve elbette bize de eşlik etti sevgili Mina'nın iPodundan yükselen bize özel ''makyaj odası şarkıları''...

Makyaj odasını sevdiğiniz, güvenilir dostlarla paylaşmak güzeldir, eğlencelidir. Bir tarafta saç maşası fişe takılı ısınır, diğer yanda firketeler, tokalar, fondöten süngerleri, allık fırçaları, pudra ponponları, envai çeşit makyaj malzemesi, küpeler, kolyeler birbirine karışır. Havada saç spreyi, deodorant ve parfüm karışımından oluşan kadınsı bir bulut dolaşır. Keyifli bir telâş içinde herkes birbirinden bazı şeyler ödünç alır. Ve bir yandan da fotoğraf çekmek iyi olur, zira makyaj odalarında bazen çok güzel ve doğal fotoğraf kareleri yakalanır. Bunlar genellikle özel verilen pozlar olmadığından daha sahici gelir bana, sonradan oturup incelediğinizde objektife takılan hoş detaylar avlarsınız meselâ. Mina da makyaj serüveni boyunca habire fotoğraf çekti ve bu sayede belki de şimdiye kadar çekilmiş en doğal, en güzel fotoğraflarımdan birini kişisel arşivime armağan etti. Hani özel stüdyo çalışması yapsak, öyle bir bakış yakalamak için uğraşsak belki bu kadar olmazdı. Onu sakladım, yayınlamadım, belki birgün yeri, zamanı gelir ve arşivden çıkartıp yayınlarım. Yani özetle; nişan-düğün falan bahanedir aslında, makyaj odalarında kadın olmanın ortak yanları ve kadın dünyasının kimi sırları paylaşılır. Gündelik yalın hallerle girilen bu odadan süslü-püslü, allı-pullu, bazen rüküş-kokoş ama mutlu olarak çıkılır:) Her zaman değil ama arada bir iyidir yâhû makyaj odasına kalabalık girmek, insanı eğlendirir, canlandırır... (Makyaj odası fotoğrafları ve keyifli paylaşımı için sevgili Mina'ya teşekkür eder, o güzel mavi gözlerinden öperim.  İşin bu kısmı düğünün kendisinden daha eğlenceliydi doğrusu, iyi geldi bize, hoş oldu, tekrarını dilerim:) 

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Hayırlı kandiller olsun Handan Hanım. Sevgiler. Nur

Handan Demiralp dedi ki...

Bilmukabele sevgili Nur Hanım; Allah nicelerine erdirsin inşallah. Sevgimle...