28 Ocak 2014 Salı

Sabır mı, kabûl mü?..


Ders çalışmam lâzım, Cumartesi sabahına kadar ödevlerimi tamamlamam lâzım. Bu dört gün içinde 300 kapalabatti, 10 udiyana, 10 nauli çalışması yapmam, her gün en az 15 dakika meditatif halde oturmam ve ''chandra namaskara'' serisini iyice çalışarak kesintisiz şekilde yapabilir hale gelmem gerekiyor. Bunlar sanskritçe yoga terimleri, şimdi hepsini tek tek açıklayamayacağım burada, meraklısı zaten araştırıp bulabilir. Şu sıralar tuvalete bile koltuğumun altındaki ders notlarımla giriyorum desem yalan olmaz. Fotoğrafta üst kısımda görülen kanguru desenli kumaş keseyi ise her zaman yanımda taşımayı seviyorum, o aslında yoga çalışmalarının sonunda yere sırt üstü uzanarak yapılan ''shavasana-ceset'' duruşunda gözlerin üzerine yerleştirilen bir torba, içi kurutulmuş lavanta çiçekleriyle dolu ve hem gözler üzerinde hafif bir baskı oluşturup ışığı da keserek dinlenme sağlıyor, hem lavantanın hoş kokusuyla zihni rahatlatıyor. İsteyen evde kendisi de hazırlayabilir bu keselerden, parça kumaşlardan şakaklara kadar gözlerin üzerini kapatacak genişlik ve boyda bir torbanın içine dilediğiniz hoş kokulu malzemeleri doldurabilirsiniz, kurutulmuş gül yaprakları, rendelenip kurutulmuş portakal, limon, mandalin, turunç, bergamot, elma ya da tarçın kabukları, karanfil taneleri, kekik, fesleğen, reyhan, nane gibi hoş kokulu kuru otlar… Yaratıcılık alanınızı geniş tutun, aklınıza daha başka bir dolu şey de gelebilir. 

Geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar günleri sabah saat 09.00'dan akşam 19.00'a kadar gerçekleştirdiğimiz hayli uzun derslerin ilk günü biraz zorlandık, evet. O gece zannediyorum bütün hoca adaylarının orası-burası epey sızladı ama, ertesi günkü 10 saatlik çalışmada herkes açılmış, esnemiş ve gayet enerjikti. İşte yoga böyle bir şey, görünüşte gayet sakin ve ağır hareket eden bir sürü insan var ortalıkta, öyle fitness salonlarındaki gibi yüksek volümlü, tempolu müzik eşliğinde deli gibi o aletten bu alete koşturan, kan-ter içinde hiçkimse göremezsiniz yoga stüdyolarında ama, insan vücudunda bulunan hemen her kas ve kemik çalıştırılır yoga pozları-asanalarıyla. Omurganız uzar, leğen kemiğiniz ve kaburgalarınız açılır, her çalışmada biraz daha esnediğinizi ve başta zorlandığınız pozlara artık çok daha rahat girebildiğinizi ve duruşta daha uzun müddet kalabildiğinizi hissedersiniz. Yoga sizi duygusal ve fiziksel katmanlarınızın altında gizlenen asıl-gerçek ''siz''le tanıştırır ve bu harikadır, her zaman harikadır… Eğitim ve uygulama çalışmalarımızı gerçekleştirdiğimiz yoga stüdyosu ile de tanıştırayım sizi, ''Karma Yoga'' dal gibi ince ve uzun, üç genç-güzel kadının kurduğu henüz çiçeği burnunda duran bir işletme. Bu üç genç-güzel kadının yoga eğitmeni olduğunu söylemem gerekmiyor sanıyorum:) Karma Yoga'ya buradan gidebilirsiniz...

Zeynep Aksoy ve eşi David Cornwell'dan hocalık eğitimi almak bütünüyle apayrı bir olay, ben kendi deneyimlerimi daha sonra elbette anlatacağım ama siz bu arada benden evvel gene onlardan bu eğitimi almış bir öğrencinin deneyimlerine şuradan göz atabilirsiniz. Sevgili Zeynep ve David'in çalışmaları hakkında bilgi edinmek, yazılarını okumak ve felsefelerini anlamak isteyen olursa onlar da lûtfen şuraya uğrayıversin…



Fazla uzun yazamayacağım bu aralar, zira hem bedensel, hem de zihinsel olarak olağandan epeyce fazla enerji harcıyor ve yoruluyorum. Ancak şunu söyleyebilirim; Allah'dan sabır dilemeye alışmışız ya bir şekilde, başımıza gelen kimi zorluklar, yaşadığımız acı ve kayıplar karşısında yıkılıp çökmemek için böyle bir şey öğretilmiş bize, sabırlı olalım ki dayanabilelim, dirençle ayakta durabilelim falan… Ben bunun aslında doğru bir dilek olmadığını kavradım dünkü dersimde, bu sabır kavramı içinde görünmez bir direnç mekanizması var çünkü, arka plânda o duruyor, ''sen bana zorlayıcı şeyler yaşat, beni müşkül hallerle sına ve beraberinde de sabır ver ki; dayanabileyim…'' gibilerinden. Oysa insan yaratıcısından sabır değil, KABUL dilemeli, olan-biteni, geçip-gideni, öleni-uğurlananı, hasılı her ne olmakta ise onu OLduğu şekli ve hali ile kabûlü niyaz etmeli. Zira; insana en hakiki özgürlüğü bu ''kabûl'' hali kazandırır. Direnç gösterilen her şey daha fazla acıtır, incitir, yaralar, yırtar ve iz bırakır, üstelik dirençle karşılaşan her ne varsa ters çaba kuralı gereği daha da güçlenir, etki alanı genişler. Bu yoganın en temel felsefelerinden biridir ve bence bunun üzerinde düşünmeye değer… 

Sizler düşünürken ben de gidip yatayım artık, şimdilik bu kadar yeter. Herkese iyi geceler:)


2 yorum:

Çiğdem Atabey dedi ki...

Handancığım, bu sabah işyerinde olanların üstüne yazdıklarını okuyunca "evet, kesinlikle kabul" dedim... Öyle cuk oturdu.. Eğitiminin bütünün hayrına olması dileğimi tekrarlamak istiyorum, çok güzel :))

Handan Demiralp dedi ki...

Senden bunu duymak birkaç defa daha önemlidir benim için Çiğdem'ciğim, sağOLasın. Eğitim çok alan genişletici, çok ufuk açıcı ve zahmet etmeyi gerektiren bir eğitim, çok severek çalışıyorum. Kucaklıyorum arkadaşım, sevgilerle...