6 Nisan 2013 Cumartesi

Kokular,renkler,tatlar...


Udaipur'da, evlerin damlarında ''papadum'' yapıp kurumaya bırakan kadınlar... Çeşitli bakliyatın (mercimek, nohut vs.) kazanlarda kaynatılıp koyulaştırılmış püresiyle veya unuyla yapılan bir nevî katık bu, kuruduğunda kraker ya da cips gibi kıtır kıtır oluyor. Hamur halindeyken yuvarlak kesilip şekil veriliyor ve bezler üzerinde güneşe serilerek kurumaya bırakılıyor. Hem atıştırmalık, acı soslara banmalık, hem de bazen ekmek yerine yemeklerin yanında kullanıldığını gördük. Halk pazarlarında naylon torbalar içinde hazır yapılmışları da satılıyordu ama, çoğunluk evinde kendisi pişirip kurutuyor. Zaten Hindistan'da evlerin damları, terasları da mutfak alanına dahil, çoğu mutfak işi orada hallediliyor... 

Udaipur'un başarılı genç aşçısı Rupa'nın bizler için iki dakikada hazır ediverdiği uydurma tatlı:) Bisküvi tozu, sade sütlü dondurma ve kakaolu sostan ibaret. Hafif ve lezzetliydi, dondurmada da pek az şeker vardı, sevdik...

Muhteşem kokuyordu, ön plânda limon-portakal benzeri bir narenciye tonu vardı, arka plânda ise türlü oryantal-egzotik çiçek tonu dans ediyordu. Ne çiçeği, ne bitkisi olduğunu bilemedik ama, o koku hafızamıza işlendi...

Mumbai-Udaipur arasını Air İndia ile katettik ve bu Hint işi uçak içi ikramı da görüntüledik. Çok az şekerli, tarçınlı-karanfilli-kakuleli bir dilim kek vardı, folyoya sarılı ve sıcak halde ikram edilen bu şeyi ise ağzımıza attığımızda kulaklarımızdan duman fışkırdı! Çok baharatlı, çok acı ve çok tahıllı bir karışımdı, biraz da yağlıcaydı. Zaten folyo paketler açılır-açılmaz bütün uçağın içi kesif şekilde bu baharat karışımından kokmaya başladı. Hintlilerin severek yediği ve tadına aşina olduğu bu şeyi biz pek sevemedik, kek, çay ve suyla durumu idare ettik...

Bu yeşil papağanlar bizdeki güvercin ya da serçeler gibi Hindistan'da, ortak yaşam alanlarının doğal kuşları olarak serbest vaziyette uçuyorlar ortalıkta. Jodhpur'da kaldığımız otelin terasındaki  fıskiyeli havuzu sık sık ziyaret ettiler, kimse onları yakalayıp kafeslere tıkarak satmayı falan düşünmüyordu. Bizim ülkemizde olsalardı diye düşünecek olduk bir ara ama sonra hemen bundan vazgeçtik! Mutlu ve özgür papağanların suyla dansını onları rahatsız etmeden, uzaktan izledik...

Hindistan baharatsız düşünülemez, baharat alış-verişi  ise şakaya gelmez, araştırmadan, sormadan hareket ederseniz turistik kazıklar yemeniz çok mümkündür. O nedenle baharat ve çay alınacak yerlerin iyi araştırılması, referanslarının incelenmesi mühimdir. Açıkta satılanlarda hijyen problemi  olabilir, kapalı olanlarda ise ülkenize döndüğünüzde tatsız sürprizlerle karşılaşabilir, kazıklandığınızı çok sonra anlayabilirsiniz. Bu nedenle; Jodhpur'dan yapacağımız baharat alış-verişini tesadüfe bırakmadık, alış-veriş yapacağımız yeri bilerek gittik, aradık, bulduk. Dükkânın sahibi Selâm Müslüman bir genç adam, baba mesleğini gene babadan kalan dükkânda devam ettiriyor. Burada baharatlar kapalı ambalajlarda satılıyor. Selâm bizlere sahte safranla hakikisini nasıl ayırdedebileceğimizi uygulamalı şekilde öğretti, baharat türlerini tanıttı, nerede ve ne şekilde kullanılacağını uzun uzun anlattı. Çarşı içinde yer alan Mohanlal Verhomal isimli bu dükkânda bizlere, karışımı gözümüzün önünde elde hazırlanan hakiki masala çayı ikram edildi, olağanüstü bir lezzetteydi. Neticede genç baharat taciri Selâm'ın bizden iyi para kazandığını söylemeye lüzûm var mı?:) Baharatlarından ve çayından çok memnun kaldık, doğru yerden alış-veriş etmişiz gerçekten, teşekkürler...

El yapımı hakiki tütsü dükkânı... Dünya kadar farklı koku, baş döndüren bir atmosfer ve pahalı fiyatlar! Gerçek tütsüyle ucuz örnekleri arasındaki farkları bize anlatan dükkân sahibine hak verdik elbette ama? Ufak şişelerde türlü çeşit esansın da satıldığı Jodhpur'daki bu dükkândan bir şey alamadan çıktık zira seçtiğimiz iki-üç paket tütsünün fiyatını da pazarlıkla değiştiremedik, satıcı pazarlığa hiç yanaşmayan tok satıcı örneğiydi ama dükkânının kokusunu zihnimizde götürmemize bir engel yoktu nasılsa:)
 
Tepedeki muzazzam Mehrangarh Kalesi'nin burçlarından, Hindistan'ın Rajasthan eyaletinin en büyük şehirlerinden biri olan Jodhpur'a bakış... Burada çöl iklimi hakim, geceleri şiddetli rüzgâr ve kum fırtınaları çıkıyor, gündüzleri çok sıcak. Kentin evleri genellikle aynı tondaki maviye boyanmış olduğundan Jodhpur'a ''blue city'' de deniyor. Ve konu Hindistan olunca, anlatacak şeylerin de sonu gelmiyor:) Devamı var tabii, daha çoook şey var anlatıp gösterecek, izletecek, her şey sırasını bekliyor... 

6 yorum:

Batos dedi ki...

İmdaaaaaaaaaaaaaaaattt.. Bu kadar Hindistan yeter be yau..

Handan Demiralp dedi ki...

Yetmeeeeeeeeeeeeeezzzz! Daha bir şehri bile tamamlamadık, nereye öyle hemen?!!!:))) Damardan vereceğim sana Hindistan'ı ben, he he:)) Yok öyle...

Batos dedi ki...

Keserim ineklerinizi, olur biter.. Kalırsınız farelerle ve maymunlarla.. Getirmeyin beni oraya..
Ben her gittiğim yerden yüzlerce fotoğraf yükleyip bayıyom mu sizi kardeşim?..

Handan Demiralp dedi ki...

Yaaa, demek öyle. Peki Batos, öyle olsun bakalım. Ayrıca; niye gittiğin yerlerden yüzlerce fotoğraf yükleyip baymıyorsun ki bizi sahiden ya, o kadar gezme-tozma var, fotoğraflar, hikâyeler? Yok... Yapsana kardişimmm:)

Batos dedi ki...

Kim yazcak yaa, çekmeye bile üşeniyom zaten.. İşi yokuşa sürmeyin, bezgin Batos kaçar..

Handan Demiralp dedi ki...

:) Allah iyiliğini vere senin...