7 Mart 2011 Pazartesi

Ölümün ekolojisi...


“Hiçbir kararımı insan aklının tek bir doğrusu üzerinden vermiyorum, tek kaynağım yaşamı okumak ve her an yeniden okumak; bir sonraki adımı anlamaya, görmeye, anlatmaya çalışmak. Böyle olunca sürekli heyecan ve umut, motivasyon içinde yaşamaya, emek vermeye gücüm ve isteğim oluyor.”

Victor Ananias’ın Yeşil Atlas’daki son yazısından bir bölüm bu satırlar. Şehirde yaşamak yerine Kaz Dağları’nda kendi yaptığı evinde, kendi yetiştirdiği zeytinlerin yağını çıkararak, kendi ektiği tohumları ve hasatıyla yaşadı o.

Doğduğu İsviçre’de, refah içinde değil, mutlu olduğu Türkiye’de, insanlara hayatı, ekolojik yaşamı anlatarak geçti kısacık ömrü. Bir arkadaşı şöyle diyor: “Hayatımda sürekli haklı çıkan neredeyse tek insandır. Victor geleceği hepimizden önce görüyordu.” Bir başka arkadaşı da Victor’un ardından şu sözleri söylüyor: ''Gittiyse yine bir bildiği vardır''...

Ve ben çok üzgünüm:( Hayat felsefesini, bunları ifade ve uygulayış biçimini, söyledikleriyle yaptıkları arasındaki farksızlığı daima çok sevdim ve takdir ettim. Dünyaya ve bilhassa Türkiye'ye çok gerekli, çok lâzım bir insandı Victor. Gûya ilke edindiği şeylerle hayat biçimi arasında dağlar kadar fark olan, oturduğu yerden etrafa lâf sallamayı marifet sayan, kendisi tabiatı korumak ve ona saygılı yaşamak üzerine mangalda kül bırakmıyorken, bu konuda yapılması gerekenleri, en temel insanî sorumlulukları daima başkalarının sırtına yıkan ve elini taşın altına sokmaktan kaçan ucuz zihniyetlilerin arasında parıldayan bir insandı o. Nasıl düşünüyorsa öyle de yaşayan, parçası olduğu bütünle mükemmel bir uyum sağlamış, durmadan öğrenen ve öğrendiklerini öğretmeye çabalayan ışıklı, düzgün ve ezbere düzenlere aykırı bir insandı. İtina ile  ''kaza süsü verilmiş'' çevre katliamlarına, sözde çağdaş, modern, ideal ama hakikatte içler acısı yaşam pratiklerine, insan ve sistem sahtekârlıklarına, tabiattan kopuk hemen herşeye ve herkese nezaketle, incelikle, sabırla ve bilgiyle karşı duran, kendi hayatını bizzat kendi ''yapan'', doğrularını başkalarının dayattığı doğrulara satmayan, takas yapmayan bu çok ''özel'' adam demek ki bu boyuttaki görevlerini tamamlamış. Dünya onu özleyecektir, başka ne denebilir?..
   
                                      

İlkbaharın havaya, suya, toprağa nefesini üflediği şu kutlu zamanlarda, gencecik yaşında işini bitirip gitmek de iyi okunması gereken bir mesajdır belki. Değil mi ki; ''doğumlar'' aslında ''ölümler'', ''ölümler'' de gene ''doğumlar'' içindir. Değil mi ki; bu kutsal yaratıcının bozulmaz ve değişmez yüce takdiridir. O halde sevgili Victor Ananias artık ışıklarda devam etsin yoluna, bu taze ortancalar da benden olsun onun değerli, özel ve güzel hatırasına...

3 yorum:

Berceste dedi ki...

Kac gundur gelip gidip okuyorum yazilanlari, gruplardan gelen e-postalari. Bir insan icin bu kadar mi guzel soz soylenir. Bir yasam tarzi bu kadar mi ornek olup her bir insanin hayatina dokunur? Oyle ki, her hayata... Benim 2 yasindaki minigimin yedigine, ictigine, hayatina... Uyudugu yer zeytinagaclarinin altinda imis, bugday tohumlari esliginde ugurlamislar, yeni tohumlar dagitilmis... Bencillikten belki, daha cok yasasin isterdim, daha cok insana ornek olsun. Mirasi bizlerin mirasi bundan sonra. Bizlerin yasatmasi gerek bu felsefeyi, onun kadar alim olamasak da!

Handan Demiralp dedi ki...

Victor kutsal dönüşüme katıldı sevgili Berceste, ama bunu da en hakkı ile yapanlardan olduğundan hiç kuşkum yok. Zira o zaten çok evvelden doğanın bir parçası olmayı başarmıştı. Ne güzel böyle sevgi frekansı ile uğurlanmak, değil mi? Teşekkür ederim size, sevgimle...

handan dedi ki...

Çok genç yaşta olmasının verdiği üzüntü var sadece her ne kadar sizin de dediğiniz gibi kutsal dönüşüme katılsa da.. Her ölüm acı veriyor insana, hele ki genç ölüm. Ama o yine doğanın, sevdiği toprağın koynunda.. Işıklar içinde yatsın. Sevgiler..