11 Eylül 2013 Çarşamba

Bulursanız öpün de başınıza koyun...

 O bütün dünyanın tanıdığı bir adamın eşiydi, onun kocası gibi bir adamla ömür geçirmek, hayat paylaşmak hem öyle herkesin kaldıramayacağı kadar müşkül bir iş, hem de her kadına nasip olmayacak kadar müstesna bir armağandı. Kocasından evvel veda ettiği dünya boyutunda hem bir eş, hem de bir yoldaş olarak hâlâ hürmetle hatırlanan bu vefalı kadının ismini çoğu kişi bilmez...
O; tüm dünyanın bildiği adıyla Mahatma Gandhi'nin eşi Kasturbai Makanji Gadhi'dir. Her ikisi de henüz çocuk sayılacak yaşta, daha 13'ünde iken başlayan evlilikleri gerçek anlamda ömürlerinin sonuna kadar sürmüştür. Kronik bronşiti olan Kasturbai hayatının neredeyse tamamını beraber geçirdiği ve yolunu paylaştığı o büyük adamın kollarında son nefesini verirken 74 yaşında idi ve kocası da, o da tutukluydu. Aynı yaşta olan bu iki insandan erkek olanı da dünya boyutunda fazla oyalanmayacak, yol ve hayat arkadaşını sonsuzluğa uğurladıktan dört sene sonra Delhi'de uğrayacağı suikastle özgürlüğüne ömrünü adadığı Hindistan'a ve zorlu hayatına veda edecekti...

Bu adam da bir Hintli, neredeyse bir senedir benimle gittiğim her yere geliyor, uyumadan evvel baktığım son şey onun o derin bakışlı gözleri ve belli-belirsiz gülümsemesi oluyor genellikle, muazzam bir huzur veriyor bana bu yüze bakmak. Belki de en çok bu sebepten, kendi hayat hikâyesini anlattığı ''Bir Yoginin Otobiyografisi'' hep başucumda duruyor. Bana çok şey ekleyen bir kitap bu, bu sebeple sık sık sayfaları arasına dönüp tekrar okumalar yapıyorum. Onu geçen sene şu şekilde  anlatmıştım, arzu eden dönüp yeniden okusun. İşte gene Paramahansa Yogananda'nın otobiyografisinde anlattığı Gandhi ile alâkalı bölümde rastladım eşine dair bilgilere. Diyor ki Yogananda: ''Birlikte geçirdikleri hayatın yarattığı yoğun dramda sakin bir kadın kahraman rolünü oynamış olan Kasturbai kocasını hapiste bile izlemiş, onun üç haftalık oruçlarına iştirâk etmiş ve onun sonsuz sorumluluklarından payına düşenleri eksiksiz olarak yerine getirmiştir.''

Beni asıl etkileyen ise, kocasına yalnızca eş olmanın çok ötesine geçmiş bu sade ve sadık kadının ona sunduğu şu övgü oldu:

''Hayat boyu arkadaşın ve yardımcı eşin olma ayrıcalığını bana sağladığın için sana teşekkür ederim. Sana cinselliğe değil, brahmaçarya-kendini kontrol etmeye dayanan dünyanın en mükemmel evliliği için teşekkür ederim. Sana Hindistan'daki hayati işin konusunda beni kendine eşit seçtiğin için teşekkür ederim. Sana vakitlerini kumar oynayarak, yarışarak, kadın peşinde dolaşarak, içerek ve şarkılar söyleyerek geçiren ve küçük bir çocuğun oyuncaklarından çabucak usanması gibi eşlerinden usanan kocalardan biri olmadığın için teşekkür ederim. Vakitlerini başkalarının çalışmalarını sömürerek ceplerini doldurmaya adayan kocalardan biri olmadığın için sana ne kadar müteşekkirim...

Tanrı'ya ve ülkene rüşvetlerden daha üstün bir yer verdiğin, inançlarına dayanan bir cesaretin ve Tanrı'ya karşı tam ve kati bir imanın olduğu için sana ne kadar müteşekkirim. Tanrı'ya ve ülkesine benden önce yer veren bir kocam olduğu için ne kadar müteşekkirim. Yaşam tarzımızda en büyüğünden en küçüğüne kadar yaptığın değişikliklere karşı söylenip isyan ettiğim zaman, bana göstermiş olduğun hoşgörü için sana minnettarım...

Genç bir kızken senin ailenin yanında kalmıştım. Annen yüce ve iyi bir kadındı, beni eğitti, bana nasıl cesur ve yürekli bir eş olabileceğimi ve kendi oğlu yani benim gelecekteki kocamın sevgi ve saygısını nasıl sürdürebileceğimi öğretti. Seneler geçip de sen Hindistan'ın en sevilen önderi haline geldiğinde, kocası başarı merdivenlerini tırmandığında bir kenara itilme ihtimâli olan kadınları üzen ve diğer ülkelerde rastlanan korkulardan hiçbirini hissetmedim. Biliyordum ki; ölüm bile bizi hâlâ karı-koca olarak bulacaktı...''

Büyülendim, evet, tek kelime ile büyülendim! Bir kadının eşine bunları söyleyebilmesi, yalnızca çok zor bir hayata gösterilen rıza olmanın, bir adamı ve onun baştan sade-gösterişsiz görünen ama öte yandan çok da görkemli hayat serüvenini kabûl etmenin fersah fersah ötesindeydi çünkü. Üstelik o hayat, hayli genç sayılabilecek bir yaşta birlikte edilen ''cinsel yaşamı terk ve hayat boyunca mülk-servet edinmeme'' yeminini de içermekte idi! Haydi şimdi etrafınızdaki o ''evlilik-miş'' gibi yapan misallere bir bakın bakalım, bakın da böylesi sağlam bir yol arkadaşlığının, böyle dağlar gibi bir ''eş''lik kavramının zerresini görebilirseniz eğer benim adıma da öpüp başınıza koyun onu, olmaz mı?..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Kasturbai'nin satırlarından çok etkilendim. Hemen otobiyografiden edinip okumaya başlıyorum.

yok dedi ki...

https://www.facebook.com/Sri.Paramhansa.Yogananda
Merhaba, Paramhansa Yogananda bir Hint'li degil, bir Hint. Türkce'miz bir garip :-) Facebook sayfamiza da beklerim. Selamlar Türkiye'me

Prema Rama